Sabah, dün bilet aldığımız acentanın tuk-tukcusu bizi aldı ve Chiang Mai otobüsünün yazıhanesine götürdü. Gerçek bilet fiyatını anlamamamız için son ana kadar biletlerimizi almadı. Aynen tahmin ettiğimiz gibi normal fiyata 115 baht eklemiş. Tuk-tukla taşımayı da düşününce üzerine beş lira bir şey koymuş ki onlar icin çok fazla, bizim için normal.
Sanırım otobüs Bangkok’tan geliyor. Tahmin ettiğimiz gibi eski bir araç, Mercedes 304, bizde de hala turist taşımada, servis olarak kullanılıyor. Kliması iyi çalışıyor. İçerde bizden başka üç tane daha turist var.
Chiang Mai
Yolculuk 9 buçuk saat sürdü. Yol, otoban ve duble yol, bazı yerler hariç rahat gittik. Tahmin edilenden önce saat 18.00’de Chiang Mai’ye vardık.
Yol boyunca Mae Nam Cha Praya nehrini takip ettik. İki kez kısa tuvalet molası, bir de yemek molası verdik. Ayrıca 3-4 şehirde otogara girdik. Yemek molasında şoför değişti. Sistem aynı bizdeki gibi. Yol boyu görüntüleri de aynı Türkiye’de olduğu gibi. Mola yerleri, satıcılar, kuru balık ve kızarmış tavuk, kasaba yazıhaneleri vs. Yolun büyük kısmı Sakarya’ya benziyor. Chiang Mai’ye yanaştıkça Bolu’ya varır gibi olduk. GPS’den rakıma baktım, 300 metre civarında, ve bu ülkenin dağlık bölgesindeyiz.
Yolculukta ilginç diyebileceğimiz bir olay oldu. Şoför kara yolunda öylesine bir yerde durdu, aynaya asılı olan sarı çiçekleri yol kenarındaki bir kadına verdi. Kadın onları çöpe attı ve şoföre kırmızılı çiçeklerden verdi. O da onları eskilerin yerine astı.
Otogardan tuk-tuka seksen baht verip bir gün önce telefonla rezervasyon yaptırdığımız Mun Muang bölgesindeki Smile House’a gittik. Oda fiyatı 400 baht (15 YTL). Havuzu, sıcak suyu, ayak havlusu bile var. Geniş bir oda. Ama sivrisinek bol, hemen sinek savarı fişe taktık. Nedense sivrisinekler beni pek sokmuyorlar, sıfır grubu kana pek gelmiyorlarmış. Etrafta bir sürü hostel, pub ve restoran var. Burası bayağı turistik bir yer. Chiang Mai’nin merkezi yine Ayutthaya gibi etrafı nehirle çevrili ve her kenarı bir kilometre olan kare bir ada. Bu alan küçük olduğu icin turistik yerler artık adanın dışına taşmış. Her Tayland şehrinde olduğu gibi watlar ve gece pazarı görülecek yerler. Bir de bol miktarda içi kızlarla dolu barlar ve masaj salonları bulunuyor. Yemek, masaj kursları, irili ufaklı bir sürü turist acentasının treking, 4×4 safari, fil, yılan çiftliği turları, bohem mağazalar ve ressamlar ortamı tamamlıyorlar.
Akşam hostele yerleştikten sonra çıktık, adanın dışına, nehir tarafına, gece pazarının olduğu yere doğru yürüdük. Yanımda Arzu’yu görünce morali bozulan kızların arasından geçtikten sonra Loi Kro caddesinde modern bir restoranda yemek yedik. Arzu; domates çorbası, püreli et, ben somon yedim. İki büyük bira içtik. Hepsi 20 YTL tuttu ki burası pahalı bir yer.
Sonrada gece pazarına uğradık. Arzu’nun yırtılan sırt çantasının yerine yenisini aldık. Satıcı kız 750 baht dedi. Ben aynısını Bangkok’tan 350’ye aldık deyince biraz pazarlık yapmaya çalıştı sonra 350’ye bayağı bozularak razı oldu. Ben de mutlu olsun diye bir yirmi fazla verdim. Kız acayip sevindi, havalara zıpladı.