Güne bir Halong Körfezi turu alarak başladık. İnternet’ten iyi olduğunu öğrendiğimiz Vega’dan iki günlük tura kisi başı 53 dolar ödedik. Daha pahalı lüks turlarda var ama bunu seçtik, bakalım nasıl çıkacak. Buranın en tanınmış acentesi, Sinh Cafe, ama bu acentenin, biri saymış, 60 kadar taklidi var. Artık hangisinin gerçek olduğun ilk acenteyi kuranların bile bildiğini sanmıyorum. Elbette çok daha ucuza turlarda var ama onlarda da bir takım arızalar çıkıyormuş.
Sonra otelin bölgesinde çatı katında bir kafede kahvaltı yaptık. Tepeden sokaklarda ekmek satan kadınların fotoğraflarını çektim. Burada her yerde, bizdeki ekmeğin aynısı, sokaklarda satılıyor.
Sonra Ho Chi Minh Müze alanına gittik. Anıtkabir gibi olan kısım kapalı idi, bizde müzeyi gezdik. Gerçekten çok etkileyici bir müze yapmışlar. Müzeden çıkınca yine Hanoi’nin önemli gezilesi yerlerinden Van Mieu’ya gittik. Burası bir edebiyat tapınağı. İlginç bir yer.
Old Quarter’da dolaşırken bir kafeye girdik, karşımıza yine o Amerikalı yaşlı çift çıktı. Luang Prabang’da birlikte tur yaptığımız, Vientiane’de gece ATM’de karşılaştığımız. (Bloglarından takip ettim, bir ay sonra Tayland’ın Koh Lanta adasında, eğer ilk koyda kalsaydık, yine karşılaşacaktık)
Turistik ziyaretleri bitirince tren garına gidip bilet almaya çalıştık ama başaramadık. Hiç bir yerde İngilizce açıklama ya da yardım edecek birisi yok. Seferleri falan zar zor anladık ya da anladığımızı sandık. Ama önce Atm’de sorun çıktı, parayı verir gibi yaptı ama vermedi. Sonra, zar zor bir döviz bürosu bulduk parayı bozmadı. Sonunda komisyonuna ve kazıklanmaya razı olup körfez turu aldığımız acentadan Hue’ye bilet işini ayarladık.
Vietnam’da Latin alfabesi kullanılıyor, bu hem iyi, hem de kötü. İyi, çünkü yazılanı okuyabiliyorsun. Kötü, çünkü Tayland ve Laos’da bu nedenle çoğu yerde İngilizce açıklama var, Vietnam’da hemen hemen hiç yok.