Dün gece Hoi An için kişi başı 3 dolar verip otobüs bileti aldık, ve bu sabah saat 8’de kalkacak otobüsü 45 dakika bekledikten sonra yola çıktık. Biz aslında dağdan, 5 saatte giden, mermer kayaların görüldüğü yavaş ve ucuz otobüse bilet aldığımızı zannediyorduk ama 6.3 Km’lik tünelden geçip Saat 12 çeyrek gibi Hoi An’a vardık.
Buraya gelince otobüs önce kendi şirketine bağlı otelin önünde durdu, aslında otel çok güzel ve ucuzdu ama biraz merkeze uzaktı, plaja yakındı. İkinci olarak daha merkezi ve 8 dolarlık bir otelde durdu. Orayı da, biraz da zorlama yaptıkları için seçmedik. Ama daha sonra aramaya başlayınca da istediğimiz gibi bir yer bulamadık. Sonunda 12 dolara Thanh Binh I oteline yerleştik, bu otelin havuzu yok ama zincirin öbür otelinin havuzunu kullanabiliyoruz. Bir de İnternet’i yok ki, burada genelde tüm otellerde var. Gerçi şu an bulunduğum İnternet kafe oldukça ucuz, saati 50 kuruş kadar.
Her zamanki gibi otele yerleştikten sonra, UNESCO korumasında olan şehri bir dolaşmaya çıktık. Şehir terzi ve ayakkabıcılardan oluşuyor. Bu ayakkabıcılar istediğin markayı ve modeli, istediğin değişikliklerle yapıyorlar. Takım elbiseler istersen adrese gönderme yapılıyor.
Hoi An, güzel bir şehir sayılır, Luang Prabang’in biraz büyükçesi. Buranın merkezi Danang, gelirken geçtik, büyük ve modern bir şehir. Yol boyunca bizim Antalya sahillerindeki gibi otellerin inşa edildiğini gördük. Yolları falan yapmışlar. Plajlar Hoi An’dan 4 km uzaklıkta Danang yönünde, herkes bisiklet kiralayıp gidiyor. Bisiklete binememenin zararları, artık en kısa zamanda öğrenmek lazım. Yoksa para sikloculara gidecek. Burada, Vietnam’da tuk-tuk yok, yerine motorcular var, arkasına atlıyorsun, seni gezdiriyor. Asla yapacağım şey değil, bir de bisikletin önündeki koltuğa oturuyorsun ki adına siklo deniyor. Yolda yürürken “huu huuuu” diye bir şey duyarsanız, baykuş değil, sizi yani turisti çağıran siklocudur, bunu bilin. Bunlar genelde savaş sırasında Amerikalılara destek veren kişilermiş. Sosyalist rejim bunları hain diye toplum dışına atıp iş falan vermeyince, az çok İngilizce de bildiklerinden, ya da Amerikalılarla takılırken öğrendiklerinden, bu işe başlamışlar.
Diğer bir olay da blogger’a girilemiyor. Hesabıma girip, şimdi olduğu gibi yazabiliyorum, ama sayfayı göremiyorum. Dün gece bizim bilgisayarda önce Open DNS denedim olmadı sonra “anonymous” sayfaları denedim, onlar da bloke edilmişti. En sonunda pek bilinmeyen bir proxy üzerinden yazdıklarıma baktım (ertesi gün buna da uyandılar, bloke ettiler).
Şimdi içeri bir Avrupalı “hospital, hospital” diyerek girdi, dışarıda kaza olmuş, motorlar üst üste.. Kafe görevlisi ambulansı arıyor…