Bugün saat 15 oldu daha dışarı çıkmadım, tüm pansiyon havalisi de burada, dışarısı bayağı sıcak ve Çin yılbaşı yüzünden her yer kapalı. Arzu Pavilion’a gitti, herkes süpermarkette imiş. Bu hostelin mutfağı da var. Arzu şimdi yemek yapıyor, normal ev yemeği… Bir de Pavilion’da yoğurt ve zeytin bulmuş. Buraya gelirken yok çay, beyaz peynir vesaire, özlersin, aç kalırsın dediler. Ama hiç öyle bir durumum yok. Gerçi hala buraların yemeklerini yiyemiyorum ama her yer, en ücra kasabada bile bir İtalyan pizzacısı, makarnacısı bulunuyor. Aç kalmak yerine kilo aldım herhalde. Her yerde Lipton sallama çay var, ben zaten evde de kolaylık olsun diye çoğu zaman onu içerim. Ama Arzu fena halde yoğurt, beyaz peynir krizleri geçirdi. Nihayet bugünlerde bulduk da mutlu oldu.
Bu arada Malezya bir ara Türkiye’de çok konuşuldu ya, burası hakkında bazı bilgiler vereyim. İnsanlar anladığım kadarı ile kendi cemaat kurallarına göre yaşıyorlar. Mesela Müslüman kadınlar, bir azınlık hariç, türbanlı. Çeşitli türban biçimleri var. Bu arada sokakta Çinli kızlar süper mini eteklerle resmen çıplak dolaşıyorlar (durum anlaşılsın diye biraz abartıyorum). Payzın’ın iş yerinde Müslüman kızlar, mini etekler falan giyiyorlarmış, ama beş vakit namazı da kılıyorlarmış. Bir de Türkiyeyi soruyorlarmış. O biraz anlatınca, mesela bir Müslüman Türk kızı bir yabancı Hıristiyan ile evlenir deyince “tövbe tövbe” deyip konuşmayı kesiyorlarmış. Bir yanda merak, bir yanda gelenekler. Benim gözlemlerime göre bunun bu bölgede Müslümanlıkla bir ilgisi yok, Budistler ve öbürleri de öyle. Mesela Vietnam’da yasayan Hırvat bir çocukla tanıştık. O yaşadığı için daha iyi analiz ediyor. Kesinlikle iki tür kız var diyor, ya fahişeliği kabul edip, ondan para kazanıp öyle yasayan, ya da evlenmeden asla biriyle olmayan. Budistler bunu karma ile açıklıyorlar. Yani daha önceki yaşamında günahlarından dolayı ceza olarak kadın ve fahişe olarak dünyaya gelmiş. Cezasını çekiyor. Aynen eşcinsellikte olduğu gibi. Eşcinselliğe belli bir tolerans var, çünkü o aslında kadın doğması gerekirken, yanlışlıkla erkek doğmuş, bir sonraki yaşamında olay düzelecek falan diye bakıyorlar. İnsanlar Müslüman olsun, Budist olsun, oldukları durumu kabullenip, robot gibi ona uyuyorlar. Bir durumu sorgulama diye bir şey gelişmemiş. Mesela bir Müslüman kızın bikini ile denize girmesi akıl almaz bir olay ama bu hemen hemen Budistler içinde böyle. Batıya özeniyorlar ama nasıl davranacaklarını hala bilmiyorlar.
Malezya böyle, cemaatine göre yaşıyorsun, mesela bir Hıristiyan domuz isimli restoran açabiliyor ve domuz eti satabiliyor, ama Müslümanla evlenirse din değiştirmek zorunda. Müslüman birisi sonradan din değiştiremiyor, alkol kesinlikle yasak. Ama tüm süpermarketlerde satılıyor. Akşam dokuzdan sonra sadece bira satılıyor, diğerleri yasak. Daha önce geldiğimde sevgililer gününde el ele dolaşanları tutuklamışlardı, bu sefer olacak mı merak ediyorum. Ama evli olmadıklarını zannettiğim, türbanlı kız ile sevgilisinin el ele tutuşarak gezdiğini gördüm. Nereden anladın dersen, anlaşılıyor işte. Malezya da bir de eyaletten eyalete durum değişiyor. Dini kuralların sıkı uygulandığı, galiba bir ya da iki eyalet var. Genelde oralardan haberler bazen bizim basında bütün Malezya olarak geçiyor. Bazı şeyler, mesela, Budist olan Tayland’da da aynı, ülkeye girerken insanları kadınlara dokunmayın, falan diye uyarıyorlar. Turistlere ayrılmış bölgeler ve buralarda çalışan kızlar buna dahil değil elbet.
Ekonomik olarak Malezya, Türkiye’ye göre daha gelişmiş gözüküyor, otoyollar, gökdelenler falan. Kişi başı milli gelir, 13 000 dolar, yani Türkiye’nin iki misli. Ama burada en iyisi yaşayanlar; Çinliler, ayda 900 YTL, en kötüsü, Hintliler ayda 400 YTL kazanıyorlarmış. Çarsı pazarda, marketlerde fiyatlar neredeyse Türkiye’nin yarısı, o nedenle ülke içi alım güçleri yüksek. Ama halk en çok sürekli artan fiyatlardan yakınıyor, ama bu kadar ucuzlukta, bence normal değil. Öte yandan, mesela bir Nivea Roll-On 50ml deodorant bizde 5.59 YTL, burada 2.7 YTL, ve bu Tayland, Vietnam, Laos ve Kamboçya içinde böyle. Yani mal aynı mal, orijin Almanya, bize daha yakın, zaten sanırım Türkiye’de üretiliyor. Galiba Türkiye’de şirketlerin kar oranları korkunç yüksek. Öbür yandan Türkiye’nin iki misli milli gelire sahip Malezya’da bu tablo, bu zenginliğin çok da halka yansımadığını gösteriyor. Bunlar benim yorumlarım ama ortalıkta hesaba sığmayan bir şey olduğu kesin.
Yukarıda yazdıklarım biraz eksik kalmış tamamlayayım, şimdi Malezya’da milli gelir Avrupa ülkeleri ama çarşı pazar fiyatları ve maaşlar fakir Asya ülkeleri düzeyinde. Türkiye’de ise tam tersi, milli gelir Malezya’nın yarısı, ama tüketim fiyatları bazı Avrupa ülkeleri düzeyinde (İspanya, Portekiz vs.). Malezya’da bu verilere rağmen, halk o kadar zengin değil gibi, yaşam kalitesi de öyle, mesela, mantar gibi gökdelenlerin ara sokaklarında fareler cirit atıyor, her yer pislik içinde, insanlar hala elleri ile yemek yiyor. Yollarda görüler otomobiller ve otobüsler bir ölçü olursa, Türkiye’de daha yeni ve pahalı bir araç parkı var. Turistik restoranlarda verdikleri çatal bıçak ya da tuvaletler vs. hala Türkiye’nin bir yirmi yıl gerisinde. Yollar, otoyollar tamam, temiz, gayet modern bir görüntü arz ediyor, her yerde yeni binalar görülüyor, ama Kuala Lumpur’un göbeğinde bir çok yerde lağım açıktan akıyor. Sonuç olarak bu kadar kişi başı milli gelirle buranın çok daha gelişmiş olması, Türkiye’de ise çarşı pazar fiyatlarının buraların ya da Güney Amerika ülkelerinin, mesela Arjantin, iki misli olacak şekilde pahalı olmaması lazım diye düşünüyorum.
Yazılarınızı çok beğendim, keşke fotoğraflar da yazının arasında olsaydı.
Gördüğüm yerler gözümde canlandı, görmeyi planladığım yerler için de ilk defa türkçede gerçekten işime yarayacak, fikir ve yararlı ipuçları veren yazılar okudum.
Ben de senin yazilari okumustum
Sitelerinizi yeni keşfettim. Epeydir yazmamışsınız, inşallah bir sorun yoktur.
Bangkok’daki seafood restoranı biz de epey arayıp bulduk ama fiyatları çok pahalıydı, hiç oturmadan ayrıldık.
Kuzeye dönüş için uçak biletiniz almışsınız ama belki işinize yarar diye benim de bölge ile ilgili iki yazımın linkini veriyorum.
İzmir’den selamlar, yolunuz açık olsun.
http://sandaletliseyahat.blogspot.com/2005/08/tsunamiden-nceki-hafta-malezya-ve.html
http://sandaletliseyahat.blogspot.com/2005/08/tayland-i-mays-04-perembe-sabah.html#links
Yorumlar icin tesekkurler… Tayland, Laos, Vietnam ve Kambocya’yi gunluk yazdim. Ondan sonrasini da biriktirip yaziyorum. Uc gundur, Taman Negara’da idik, Cangil’a gidiyoruz ya bilgisayari goturmedik. Iki gün sonrada Sabah’a gidiyoruz.. Firsat buldukca tamamlayacagim, 4 martta donuyoruz, donuste genel bir sey yapmayi dusunuyorum, yapabildigim kadar…