Sabah erkenden çıkıp Krabi’de bir de gündüz gözüyle bir tur attım. Sonra hostele döndüm. Arzu’da kalmış, kahvaltı yapıyor. Sonra saat 10’da bizi limana götürecek kamyoneti beklemeye başladık. Burada olayı öyle bir ayarlamışlar ki, bir kaç tane kamyonet sabah sabah tüm otelleri dolaşıp yaklaşık 5 km uzaktaki limana gidecekleri topluyor, kimse bilet falan sormuyor, belki de otelciler söylüyor, bir şekilde ayarlanıyor. Sonuçta Phuket, Phi Phi, yani Pi Pi adasi, ya da Lanta adasına gideceksen transfer bilete dahil, bileti olmayan limandan binemeyeceğine göre… olayı galiba bu şekilde ayarlamışlar.
Saat 11 kalkacak tekne ya dolduğu için kalktı ya da geç kaldı, bilemiyoruz, kimse bir şey demiyor, sadece 5 dakika sonra diyerek “hi hi hi” yapıyorlar. Limanda bir saat fazladan bekledikten sonra 12’yi biraz gece bizi Koh Lanta’ya götürecek tekneye bindik.
Tekne yolda bir kaç mola verdi, büyük kayıklar tekneye yanaşıp adı sanı belli olmayan adalara gidecek yolcuları aldılar, eskileri tekneye bıraktılar ve yaklaşık iki buçuk saat bir yolculuktan sonra öğleden sonra üç gibi Lanta’nın merkezi Saladan’a vardık.
Saladan’da sadece dükkanlar ve acenteler olduğu için 300B çeken tuk-tukçu ile 100B’a anlaşıp ikinci plaja gittik.
Plajlar, dolayısı ile oteller adanın Batı bölümünde. Saladan’dan baslayarak ilk plaj Khlong Dao, burası adanın en güzel plajı ama çok pahalı resortlarin olduğu yer. İkinci plaj Phra Ae, ya da Long yani uzun plaj. İkinci plajda ortada bir yerde durduk, bungalov otellerin birine girdik, fiyat sorduk, 700B baslayan bungalov fiyatları ve inşaat gürültüleri fikrimizi değiştirmemize neden oldu. Orada bir şeyler yerken telefonla üçüncü plajdaki New Coconut’u aradık. 500B’a tamam der demez, bizi dinleyen bir gencin ben taksiciyim diye atılması ile onunla anlaşıp kalacağımız yere ulaştık. Bu arada taksi dedikleri Toyota Hilux, çift kabin pikap. Yolda bir cami görünce, bizi götüren çocuğa Türkiye’den geldiğimizi söyledim. O da hemen Müslüman olduğunu söyledi, sanırım bunu her turiste söylemiyor. Konuşma sırasında, arada sırada bir kaç bira içtiğini de söyledi. Lanta adasının yerlilerinin eskiden %90’i Müslümanmış ama herhalde turizm dolayısı ile oran değişmiş, taksici fifti fifti dedi…
İyi ki New Coconut’a erken geldik. Çünkü bizden sonra bizimle aynı teknede bulunan backpacker tayfasının çoğu buraya doluştu. Öteki yerlere bakmışlar, hem yer bulamamışlar, hem de her yer 600B’dan başlıyormuş. Bu Khlong Khoang bölgesi nispeten ucuz. Nedeni ise plajının kayalık olması, yani su çekilince kayalar ortaya çıkıyor. Yüzmek için ideal değil ama görüntü güzel. Bu biraz da Ay’a, yani, gel-git’e bağlı. Dolunay nedeniyle olsa gerek, bu günlerde gündüz deniz yükselmedi, yüzecek durum yok, çok ileri gitmek lazım, kayalıklardan yürümek zahmetli…
New Coconut’a yerleştik, hamaklara kurulduk, gece keyif yapıyoruz, arkadan bir gürültü geliyor. Dört kişi, hepsi erkek, kafaları bulmuşlar, kaynatıyorlar. Konuşmalarından Yunanlı olduklarını anladık. Arzu, bulaşma dememe rağmen “dur şunlara soracağım” dedi. Dimitris, tek İngilizce bilen, bizim Türk olduğumuzu anlayınca, başladı “siz bizi 400 sene “fuck” yaptınız, artık biz sizi..” diyor. Ben de kalkıp gittim, “yaptıksa ne olmuş falan” derken, şamataya başladık. Bu arada yandaki İngilizler ha kavga çıktı, çıkacak diye beklerken, biz sarmaş dolaş olduk. İngilizlerin yaşlı olanı daha sonra Arzu’ya “Vallahi, ben sizi anlamadım, siz düşman değil miydiniz” diye sormuş 🙂