Sabah 7’de otobüsle deltanın başka bir noktasına gidip yine teknelere biniyoruz. Bunlar dar, iki kişilik tekneler. Cai Rang yüzen pazarı en hareketli anında yakalamak için sabah erken çıktık. Pazarın arasında bir tur atıp, bir pirinç fabrikasına uğradık. Pirinç rakısı deneyip geri dönüyoruz. Sonra yine bir kanala girip bir meyve bahçesinde mola veriyoruz. İkram edilen meyveleri yiyip, çayı içtikten sonra geri dönüyoruz. Bu arada muz çok hoşumuza gidiyor, biraz satın alıyoruz. Buradan Can Tho şehrine dönüp bir yemek molası veriyoruz.
Otobüs değiştirip yeniden Vinh Long şehrine geçiyoruz. Burada bir daha otobüs değiştiriyoruz. Bu arada gruba birileri katılıyor, birileri eksiliyor. Adaptör kaybolduğunda bunu da düşünüp, birileri ile bir yerlerde kesişiriz diye düşünmüştüm. Aynı anda az ve çok günlü programları yapmak, başka türlü kolay ve ekonomik olmazdı. Bundan sonra birlikte devam edeceğimiz rehber, Tam bize adaptörü teslim ediyor. Biz de bulmamıza yardım eden ve getiren rehberlere güzel bir bahşiş veriyoruz.
Gruptan 4 kişi kaybolduğu ya da yanlış anlaşmalardan dolayı bir saat kadar burada bekledikten sonra yola çıkıyoruz. Yolumuz uzun değil ama motorlar ve bisikletler her zamanki gibi bizi yavaşlatıyor. Hele bir de okul çıkışına denk geldik, yol uzuyor da uzuyor. Öğrenciler bisikletlerle bütün yolu kaplıyorlar. Kızlar saten gibi parlak uzun iki yırtmaçlı, altında aynı kumaştan pantolon olan beyaz elbiseleri ile bisikletler üzerinde ilginç görüntüler oluşturuyorlar.
Gece hava kararırken Chau Doc şehrine varıp, Hang Chau II otele yerleşiyoruz. Burada evler yol boyunca sıralanıyorlar, oturma odaları genelde sokağa açılıyor. Gece ışıkları da yakınca, oturmuş odasında yemek yiyen, Konfüçyüs’e dua eden insanları göre göre ilerledik. Televizyonlarda futbol revaçta. Özellikle İngiliz ligini seyrediyorlar. Geçen İspanyol ligi verilirken Nihat’in gollerini gösterdiler, başka bir gün, yine Villareal maçı öncesi Nihat gösterildi. Bir de bir gazetede Fenerli Apiah hakkında bayağı uzun bir haber vardı. Televizyondan bahsetmişken, bir günde Sertap’ın Eurovizyon parçası bir kanalda çıktı.
Chau Doc daha önce gördüğümüz şehirlerden daha fakir gözüküyor. Rehbere akşam nerede yemek yeriz diyoruz. İki sokak ötede bir yer tarif ediyor. Gece, ıssız yerleri geçerek yeri buluyoruz. Koku ve görüntü, anında kararımızı değiştiriyor. Tekneden bir kaç kişi ise kuzu kuzu oturmuş bir şeyler yiyorlar. Bir bakkal bulup meyve, bisküvi olayı hallediyoruz.
Elektrikli sivrisinek savarın likiti bitti, yenisini almamız lazım. Bir iki bakkala soruyoruz, her şekilde anlatmamıza rağmen, anlamıyorlar. Geçen yüzyıldan kalma bir eczaneye giriyoruz. Eczacı da başta anlamıyor, tam çıkarken “bir dakika” diyor, en alt çekmeceden unutulmuş, tozlu iki kutu, üstelik Raid, çıkarıyor. “İşte bu” diyoruz. İkisini de alıyoruz.