Tayland’dan Laos’a

Sabah 8.00’de minibüs ile Chang Khong’a yani Laos sınırına gittik. Yolculuk iki buçuk saat kadar sürdü. Yol boyunca ufak tefek bir sürü köyden geçtik. Nedense aklımda Taylandın kuzeyinin çok fakir olduğu kalmış, bu nedenle yolculuk biraz şaşırtıcı oldu. Gördüğüm kadarı ile köylülerin durumu hiç fena değil, evlerin bir çoğunun kapısında yeni, çift kabin, kamyonetlerden var, çoğunluk Toyota ve Nissan. Kuzeyde ufak araba olarak en çok Honda Jazz görülüyor. Evlerin çoğu yeni olmasına rağmen geleneksel kazıklar üstüne inşa edilmiş, bir de her tarafın yeşil olduğunu düşünürseniz, ortam bayağı Karadenize benziyor.

Karşısı Laos

Chiang Khong’a varınca önce turu aldığımız acentada işlemleri yaptık. Sonra bizi sınıra götürdüler, oradan Tayland çıkışını aldık. Burada 5 Baht (20 kuruş) işlem ücreti aldılar.

Sonra ufak bir tekne ile karşıya Laos’un Huay Xai sınırına geçtik. Burada önce vize işlemlerini yaptırdık, kişi başı 35 dolar alıyorlar. Bize bir ay vize verdiler, daha önce buradan gecen arkadaşlar 15 gün verildiğini söylemişlerdi. Vizeleri de aldıktan sonra bizi tuk-tuk ile limana götürdüler, orada yine acentacılar tekne izinlerini aldılar. Bütün bu işleri biz de yapabilirdik ama 5-10 YTL fazla vererek bir sürü angaryadan kurtulduk. Bir de bize teknede yememiz için sebzeli pilav, muz ve su içeren bir piknik paketi verdiler… pilav güzeldi.

Bu işlemleri kendi yapmak isteyenler için yazıyorum, slow boat tekne fiyatı 95 000 Laos Kipi, yani 13 YTL tutuyor. Ama böyle yapmak için Chiang Mai’den direkt Chiang Khong’a gelmek lazım, yoksa gemiye yetişmek zor.

Tekne saat 12’de biraz rötar yaparak kalktı. Tıka basa turist dolu. İnce uzun, sağlı sollu ikişer kişilik oturma sırası var. Yaklaşık 140 kişi alıyor. Tekneye binmeden biraz Laos Kip’i edinmek iyi olu. Geçiyor deseler de Tayland Bahtı problem yaratıyor. Dolar daha geçerli. Teknede bir bira, yani Beerlao, 15000 kip, yani 2 YTL, binmeden önce bizi çok pahalı diye korkuttular. Onların pahalı dediği bizim 50 kuruşa denk geliyor.

Mekong Nehri
Mekong Nehri

Tekne bir kaç limanda yolcu alıp vererek, Mekong nehri boyunca yeşillikler içinde ilerliyor, yol uzun, aksama doğru bayağı soğuk yapıyor. Herkes fotoğraf makineleri ile güzel bir şeyler çekme derdinde. İlk gün 8 saat yolculuk dediler ama geç kalktığımızdan biraz hızlı gittik, 6 saat sonra saat 18.00’de karanlık basarken Pakbeng köyüne vardık. Burada bir gece mola veriyoruz. Kumlara bata çıka, dik bir yokuşu, sırt çantaları ile çıkan yüze yakın turist kalacak bir yer bulma derdinde. İlk köye varanlar güzel yerlere yerleşiyorlar. Fiyatlar sabit 200 Baht. Biz köyün sonlarında eski bir ev olan gariban bir pansiyoncunun yerinde kalıyoruz, Phanthavong Guesthouse, bizi kamyoneti ile götürüyor. Bizden başka kimseyi bulamıyor, biraz morali bozuk. Ama aşağılar dolunca bizim pansiyona da iki çift daha düşüyor.

Pakbeng köyünde elektrik yok, Jeneratörler saat en geç 22.00’de kapatılıyor. Odaya yerleştikten sonra çıkıp bir yemek yiyoruz. Bounmy Restoranda garson bize “Laos yemekleri zannedildiği kadar acı değil, o Tayland’da öyle” deyince… güveniyorum. Her zaman herkese fazla güvenmemek lazım. Ama sebzeli noodle çok güzel, bir de spring rolls mudur nedir o… Ama acıyla aranız iyi değilse her zaman “no spaysi” demek en iyisi. Sonuç olarak dört porsiyon ana yemek, biralar, hepsi 18 YTL tuttu.

Burada insanlar Taylara pek benzemiyor, çok efendi ve güler yüzlü. Ha, bu arada, Tayland’ın sürekli gülen, saygılı insanları bir turizm efsanesi. Süper lüks otellerden çıkıp halka karışınca çok net görülüyor. Ama Laos değişik, insanlar sizinle konuşurken nasıl desem utanarak konuşuyorlar. Ama Türkiye’de turizmin insanları nasıl değiştirdiğini bildiğimizden, burada da oluşacak süreci tahmin etmek bize zor gelmiyor.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

1 Yorum

Bir Cevap Yazın