Tren Kerala’nın başkenti Trivandrum’a tam vaktinde, saat 11.15’de vardı. Peronda karşımıza çıkan ilk rikşacının 200 rupi gibi yüksek fiyat teklifini yol yorgunluğundan pazarlıksız kabul edip Kovalam’a doğru yola çıktık.
Sabah yol boyunca en çok ilgi çeken olay, kilometrelerce devam eden, abartmıyorum binlerce, rüzgar jeneratörü oldu. Bursa-İzmir arası gidenler hatırlayacaklar, bizde de onlardan bir kaç tane var.
Kerala, Hindistan’ın en ilginç eyaletlerinden birisi. Yaklaşık 50 yıldır iktidarda bir komünist parti var. Plajları, backwaters su kanalı ve Ayuverdik tıp turizmin en önemli kalemleri. Ayrıca Hindistan’ın en temiz ve gelişmiş eyaleti olduğu söyleniyor, göreceğiz bakalım.
Kovalam
Kovalam’da rikşacının pazarlamak istediği otelleri pahalı diye kabul etmeyip, sahile ulaşmaya çalıştık. Yolda bungalov tipi Coco Land’a fiyat sorduk. Sonra sahilde Leo Restaurant’a oturup bir kahvaltı yaptık. Değişik bir kaç yere baktıktan sonra Coco Land’ın sıcak sulu ve TV’li bungalov’unu 500 rupiye tuttuk. Sıcak su ve TV olmayan bungalov 400 idi. Ama ilki daha serin gözüküyordu, ki haklı imişiz, gece oldukça serin geçti. Klimalı yerleri de var ama lüks sınıfından, 2500Rs. Güzel bir bahçesi var, sahile de çok yakın. Sahil kenarı daha çok grup turizmine hizmet eden otellerle çevrelenmiş, fiyatları da, sanırım en az 1000 rupiden başlıyor. Otellerin ön tarafları ise restoranlar tarafından işgal edilmiş.
Kovalam sahili üç küçük koydan oluşuyor. Biz, deniz fenerinin yanında, ana koydayız. Deniz berrak, Mamallapuram gibi çamurlu değil. Ortalıkta genellikle üçüncü yaş grubu Avrupalı turistler gözüküyor. Bir de turistleri seyre gelen Hintliler. Galiba bugün pazar olduğundan, çoluk çocuk gelmişler. Onlar beyazlamayı isterken (Televizyonda sürekli beyazlama losyonu reklamı çıkıyor) güneşin altında çıplak kararmaya çalışan insanlara garip garip bakmaktalar. Bir de hatun bakmaya gelmiş erkek kısmısı var ki, bikinili beyaz kadınları yaşlı genç demeden derin bir şekilde süzüyorlar. Çoğunluk geziyi deniz fenerine çıkarak tamamlıyor. Yabancılar 25 rupi ödüyor ve saat 17.00’ye kadar açık.
Otele yerleştikten sonra sahilde bir tur atıp çevreyi tanıyoruz, bir şeyler de içtikten sonra kendimizi Arap denizinin ılık sularına bırakıyoruz. Güneş bu sefer denizin üstünden batıyor. Hindistan’ın öbür tarafında Keralada’yız.
Örümcek olayı
Akşam odaya dönünce Arzu banyoda kocaman bir örümcek görüyor. Ben de bakıyorum, yaratık fazlasıyla büyük, zehirli falan olabilir. Görevli elemana söylüyorum. Eleman “salak turistler bir örümcekten korkuyor” diye hafif dalga geçme tavırlarıyla lay lay lom odaya geliyor. Ama kapının arkasında örümceği görünce, önce çarpılmış gibi bir geri adım atıyor, yüzünün şekli değişiyor. Sonra banyo tasıyla hayvanı dışarı attıktan sonra tası yıkıyor. Bize de “yok, zehirli değil” falan diyor ama pek ikna olmuyoruz. Daha sonra restoranda garsonlara sorduk “yedi ayaklı ise değil, sekiz ayaklı ise zehirlidir” dediler.
Gece Santana isimli restoranda deniz ürünleri yedik. Yediklerimizi yazayım da fiyatlar hakkında fikir olsun. Burası gelen turist profili dolayısı ile fiyatlar biraz yüksek. Yedi tane jumbo karides 500 rupi, bir porsiyon kalamar ise 250, ki sadece bu porsiyon iki kişiyi rahat doyurur. Arzu ömründe gördüğü en büyük kalamar porsiyonu olduğunu söylüyor. Yanlarında yeşillik ve patates kızartması da dahil. Bira pazarlıkla 80 rupi. Sonuç 1000 rupi hesap ödüyoruz. Bu akşam oldukça lükse kaçtık ama uzun zamandır bu kadar lezzetli kalamar yememiştim, değdi doğrusu…