Dün Kerala eyaletinde çok görülen şeyleri yazarken en önemlisini atlamışım. Sanırım yakınlarda seçim falan var. O nedenle olacak, her yerde orak-çekiçli komünist parti bayrakları, kırmızı şeritler, liderlerin resimleri asılı. Öbür partilerinde var ama, komünist parti yanında pek cılız kalıyorlar. Hindistan’ın en güzel villalarının görüldüğü eyaletin yıllardır komünist bir parti tarafından yönetilmesi de bana ilginç geldi.
Kiliselerden bahsederken de, Ortodoks kiliseleri atlamışım. Buralarda, özellikle Kottayam’da önemli bir Suriye orijinli Ortodoks Hristiyan topluluğu var. Bankaları falan olduğuna göre ekonomik olarak güçlü olmalılar. Bu nedenle bulunduğumuz Kumily’de büyük bir Katolik kilisesinin yanında bir de Ortodoks kilisesi var.
Dönelim bugüne, bu sabah kalktık, yakında bir otelde biraz pahalı ama güzel bir kahvaltı yaptık. Sonra şehir merkezinde 250 rupiye 3 saat için bir rikşa ile anlaşıp 6 kilometre uzaklıkta bulunan Abraham’s’ın baharat bahçesine gittik. Burayı Lonely Planet’in tavsiyesi ile seçtik ama bana biraz bakımsız kalmış gibi geldi. Çevrede sanırım yeni ve daha organize baharat bahçeleri var. Neyse, giriş adam başı 100 aldılar, halbuki LP 50 rupi yazıyordu. İçeride bir görevli bize burayı gezdireceğini, istersek bahşiş verebileceğimizi söyledi. Kabul ettik. Sanırım orada bulunan üç elemandan en sempatik olanı bize denk geldi. Amcam, bitkileri anlatmak dışında ufak tefek esprilerde yaptı. “İstanbul, belly dance, Omar Şerif (sonra Mısırlı olduğunu hatırladı ama olsun), bir de süpermen, gentlemen olayı”. Bir maymunun geçenlerde bir turistin fotoğraf makinesini çaldığını, muz vererek geri aldığını falan da araya sıkıştırdı.
Neyse sonuç olarak bu baharat bahçesinde ilginç şeyler gördük. Mesela, ilk defa kahve ağacı, kakao meyvesi, köri yaprakları… bizde köri diye satılan baharat aslında bir kaç baharatın karışımı imiş ve galiba içinde köri yokmuş. Dev fasulye ve bamya. Sokmayan cüce bal arıları, bir kaç baharatın ve limonun aşılandığı ve tohumlarından bu karışımın elde edildiği baharat ağacı. Karabiberin aslında tek bitki olduğu, zeytin gibi olgunlaşma ile renk değiştirdiği, önce yeşil, sonra kara, en sonunda da beyaz karabiber elde edildiği gibi… Amcaya da emekleri ve bu güzel ve yararlı bilgileri karşılığı bir 100 rupi bahşiş verdik.
Sonra bir 10 kilometre daha ileride bulunan çay bahçelerinin bulunduğu yere gittik. İlk fabrikada tadilat varmış, bizi daha eski olan öbür fabrikaya yolladılar. Bize önce dışarıda bekleyin dediler, sonra da ofise davet ettiler. Ofis şefi, beklememizi, bir görevlinin bizi gezdireceğini söyledi. Otururken içeride çay kalite testinin yapıldığı yeri işaret etti ve denememizi söyledi. Bu arada ben adama çayla ilgili bazı sorular sormaya başladım. Kesim yılı aralığını sorunca adam şaşırdı ve “nereden biliyorsun?” dedi. Ben “Karadenizliyim, ailemin çaylıkları var” deyince “Black Sea” diyen şefin gözleri parladı ve elemanı beklemeden bize fabrikayı gezdirmeye başladı. Herhalde beni burada, Hindistan’daki gibi bir kaç köyü olan toprak ağası zannetti. Gezi bittiğinde asıl gezdirecek eleman geldi, ama artık ona gerek kalmamıştı. Biz de gezinin sonunda nezaket olsun diye en iyi kalite çaylardan yarımşar kilo aldık.
Sonra köye döndük, merkezde bir tur attık ve odamıza gidip bir siesta yaptık. Akşam üstü bir daha çıkıp köyün öbür taraflarını gezdim. Burası küçük bir yer. Tamamı yarım saatte dolaşılıyor. Gelen turist profili, gördüğüm kadarı ile üst düzey sayılır. O nedenle, oteller backpackers tayfasına göre biraz pahalı. Burada vahşi doğayı koruma alanı var, baharat bahçesi turları yanında, fil turu, gölde tekne turu, bambu bot, treking gibi etkinlikler yapılıyor. Bu turların fiyatları 30TL ila 60TL arası.
Bir markette, parfümlerin yanında, yüz miligramlık kutularda, zeytinyağı satıldığını gördük. Bilginoğlu marka, riviera tipi, sızma bile değil. Fiyatı 95 rupi (3,5TL). Masaj için kullanıyorlarmış. Çok değerli yani. Bir şekerleme dükkanında yine aynı zeytinyağlarından vardı, bir de Şölen çikolataları. Ayrıca, buranın yerel çikolataları da meşhurmuş. Aldık biraz.
Günün son sürprizi ise spor ürünleri satan bir mağazada dışarıda asılı Fenerbahçe forması oldu. Tayland üretimi, sarı-siyah, “avea”sı yerinde ama ay yıldız yerine C harfi bulunan, arması ve yazısı “Fenerbahce Spor Kulubu” tastamam, korsan bir forma… Hindistan’ın 900 rakımında, Kumily dağ köyünde…