Sabah 9’da Kerim Toyota cipi ile bizi almaya geldi. İki kişi daha bulamamışlar. Kerim sadece Arapça ve Fransızca biliyor. Ama bir şekilde anlaşıyoruz. Önce kuzeye, Cezayir sınırına doğru Chebika’ya gidiyoruz. Yolda, “Dikkat deve çıkabilir” tabelaları var. Bir süre sonra çölün kuru otlarıyla beslenen başıboş deve sürüleriyle karşılaşıyoruz. Bazen yola çıkıyorlar. Tabelalar haklıymış. Yol üstünde küçük bir Tuz Gölü var, Chott Gharsa. Burada bir fotoğraf molası veriyoruz. Bu arada başka tur cipleri bizi solluyorlar. Herhalde rehberlerin aceleleri var, oldukça hızlı gidiyorlar.
İlk durak 60 Km mesafedeki Chebika köyü. Park alanını 4×4’ler kaplamış, bizde otobüsler olur. Turistler genelde Fransızlar, bir tane de İspanyol grubu var. Burayı ziyaret yaklaşık bir saat sürdü. Biz parka döndüğümüzde herkes gitmişti. Kerim sabırsızca bizi bekliyordu. Bu da prayvıt tur yapmanın keyfi işte.
Chebika ilginç bir yer. Ne var derseniz, kayalar, ufak bir vaha. Özellikle sıkışan midye kabuklarının oluşturduğu duvar ilginç. Kayaların arasından dereye iniyoruz. Burada ufak bir şelale var. Burada satıcılar, 3-5 liraya kuartz taşları satıyorlar. Biraz pazarlıkla çok güzel şeyler bulunabilir. Bu taşlar elbette diğer ziyaret edeceğimiz yerlerde de karşımıza çıkacak. Arzu satıcıların biriyle problem yaşıyor. Bozuk parası olmayan satıcı arkadaşına gidiyor ve 10 dinar üstü getiriyor. Arzu 20 dinar verdiğini iddia ediyor. Tartışma çıkınca, hemen şefleri olduğunu sandığımız birisi ortaya çıkıp olayı yatıştırıyor. Burada şefin müşteriyi koruyan tavrı bana ilginç geliyor. Anladığım kadarıyla ne olursa olsun, turist tarafından bir şikayet istemiyorlar. Aslında ben 10 dinar gibi görmüştüm, ama Arzu’da 20 diye hatırlıyor. Sonuçta malı almıyoruz, 10 dinarı alıyoruz. Rehber olduğum için benzeri olaylar bana yabancı değil. Hafıza bazen insanı çok yanıltıyor.
İkinci ziyaret yerine giderken yolda bir fotoğraf molası veriyoruz. Daha sonra Kerim hem yolu kestirmek için, hem de bize off-road havası yaşatmak için kuma dalıyor. Chebika’dan çıktıktan yarım saat kadar sonra Mides Kanyonuna varıyoruz. Bir beş kilometre ilerisi Cezayir. Kanyonda biraz fotoğraf, biraz alış veriş yapıyoruz. Burada bir 20 dakika kadar kalıyoruz.
Üçünçü molamız. Tamerza köyü. Lüks bir otelin önünde duruyoruz. Otele girip, balkonundan, aşağıda nehrin öbür yanında bulunan köyün fotoğrafını çekiyorum. Programın bu bölümü böyle, 5 dakikalık bir mola. Belki de bunu diğer rehberler ya da şoförler farklı yapıyor. Bilemiyoruz.
Öğlen oldu, Kerim’e yemek diyoruz. Tamam diyor. Hemen yakındaki bir turistik restauranta giriyoruz. Bize hiç bir şey sormadan yiyecekler geliyor. Bu arada yan masaya oturan bir rehberle konuşuyoruz. Her şey normal olması gerektiği gibi. Yemekten çıkarken garson hesabı getiriyor, 28 dinar. Biz yemek dahil sanıyorduk. Önce bir itiraz ediyoruz ama Kerim’le anlaşmıyoruz. Sonunda Kerim cepten oteli arıyor. Bize turu satan elemanla konuşuyoruz. Yemek dahil değilmiş. O zaman niye bize sorulmadan buraya geldik, neden ne yiyeceğimiz sorulmadı. Üstüne hesap abartılı. “Turist bu, başına her şey gelir” diyerek moralimizi bu olayla bozmamaya çalışıyoruz.
Yemekten sonra Tamerza şelalesine gidiyoruz. Yemek olayından dolayı hala neşemiz yok, öylesine bir turlayıp cipe dönüyoruz. Burası benim nedense Ksar Ghilane zannettiğim yer. Nihayet bulduk ama keyfini çıkaramadık.
Tamerza olayını da tamamladıktan sonra geldiğimiz asfalt yoldan Tozeur yönüne dönüyoruz. Gölün etrafını dolaşıp tekrar Cezayir sınırına yaklaşıyoruz. Sonunda asfalt yolu bırakıp çölün kumunda ilerliyoruz. Yol üstünde küçük bir göl var. Fotoğraf için duruyoruz. Sonra Onk Ejmel yönüne devam ediyoruz. Bu bölümde Kerim bize biraz off-road heyecanı yaşatıyor. Herhalde yemek olayına tepkimizden canı sıkıldı, işi biraz abarttı. Arzu bu konuda epey bir tecrübesi olmasına rağmen bazı yerlerde çığlık atıyor. Ben ise ufaktan “yusuf yusuf” olmama rağmen, bu adam bu işi devamlı yapıyor, bir bildiği vardır diye düşünerek kendimi fotoğrafa veriyorum. Sonuçta bunu da yaşamış olduk. Benim hoşuma gitti.
Sonunda çölün ortasında bir yerde duruyoruz. Burada eski bir uçak var. Bir Mısır filmi mi, öyle bir şey çekilmiş. Bir de çadır, genç bir eleman içecek satıyor. Sonra yine kum tepelerinden kum tepelerine zıplıyoruz. Yüksek bir yerde durup, bir kaç fotoğraf çekiyoruz. Bir sonraki mola Star Wars filmi için kurulmuş köy. Star Wars köyünden sonraki durağımız Nafta şehri oldu. Burada yüksek bir yerde kısa bir mola verip aşağıdaki göleti gördük.
Akşam oluyor, Tozeur’a dönerken bir vahadan geçiyoruz, Kerim bir köyden geçerken, yoldan sapıyor ve ara sokaklara giriyor. Ev-dükkan-fırın karışımı bir yerde durup bize iki tane sıcak tandır ekmeği ikram ediyor. Herhalde bu öğlen olan yemek olayının özrü. Otele geldiğimizde “her şeye rağmen” güzel bir bahşiş veriyoruz. İnanamıyor…