Dubai

Cape Town’dan 18.10’da kalkan uçak yaklaşık dokuz buçuk saatlik bir uçuştan sonra ertesi sabah saat beş buçukta, günün ilk ışıkları ile Dubai’ye vardı. Otel ve vize işlemlerini Türkiye’den çıkmadan yapmıştım ama yine havaalanında göz bebeğini kayıt gibi bir takım işlemlere tabi oldum.

Terminalden çıkınca, aynı bizim İstanbul Atatürk Havaalanı gibi, yolun karşısında büyük bir otopark var. İçinde de araç kiralama şirketleri. Aralarında, Thrifty gözümüze daha ucuz gözüktü ve ellerinde o an en ucuza bulunan klimalı, otomatik bir Nissan Tiida’yı kiraladık. Bu esnada bize, paralı yollarla ilgili bir şeyler söylediler, ekranlarına çıkıyormuş falan gibi.

Daha sonra paralı yol gibi işaretler gördük. Bilmeden paralı yollardan geçtik de, hesap keserken bizden aldılar mı, yoksa arada kaynadı mı, açıkçası olayı anlamadık. Bizden 140 dirhem araç kirası, 50 dirhem mecburi havaalanı park ücreti ve on dirhem de sigorta, toplam 200 dirhem, yaklaşık 85 lira aldılar. Aslında Dubai’de araç kiralayacaklara rezervasyonu önceden yaptırmalarını tavsiye ederim, 90 dirheme Toyata Yaris, Mitsubishi Lancer gibi bir şey kiralanabiliyor.

Dubai
Dubai

(Sorumlu bir blog yazarı olarak şimdi olayı yıllar sonra araştırdım. Bu paralı yollardan geçmeye Salik diyorlar. Açık, temiz anlamına gelen Salik bizim OGS gibi. Her geçişte 5 dirhem hesaptan düşüyor, Sanırım, Rent-a-Car şirketi de bunu ekranında görüp parayı tahsil ediyor. Şimdi haritalardan gördüğüm ve hatırladığım kadarı ile biz Salik yazan yerlerden geçtik. Mesela Al-Maktum kapısı gibi. Ama hesap keserken bunların bahsi mevzu olmadı.)

Dubai labirenti

Dubai’de araç kullanacaklara bir tavsiyem otuz dirheme kıyıp bir GPS’de almaları ya da en azından düzgün bir harita edinmeleri. (Neyseki artık her telefonda GPS var, artık gerek almadı). Bizdeki haritada, var olan yollar yok, olacak olan yollar vardı. İşimizi biraz da o zorlaştırdı. Şimdi Dubaililer, bir ucundan öbür ucu, taş çatlasa 50 kilometre, eni beş kilometre olan bu dümdüz çölde, nasıl becermişler ise, Dünyanın en dolambaçlı şehirlerinden birini yaratmışlar. Bütün zamanımız kaybolmakla geçti. Bir yanlış bir yola girince şehrin öbür ucundan çıkman gerekiyor, sonra tekrar dönüyorsun, beri ucundan çıkıyorsun. Neyse ki benzin bedava gibi. Gani gani harca 🙂

Arabamızı kiraladık, ve tekrar sağdan trafiğe döndük. Bir normal, bir otomatik, bir sağdan, bir soldan trafik derken beynimiz döndü. Doğup büyüdüğümüz trafik düzeninde bile şaşırmaya başladık. Bir kaç ufak krizden sonra adaptasyon sürecini tamamladık ve kalacağımız 3*lı Holiday Inn Express Oteli bir şekilde bulduk. Ucuz olsun diye 3*lı otel seçtiğimde ve acaba kötü bir seçim mi oldu demiştim. Tamam, Dubai’nin o şatafatlı tarzında değil ama kalite olarak bizim çoğu 4*lı otelden bir gömlek üstün.

Dubai’yi keşif

Otelde biraz dinlendikten sonra Dubai’nin AVM’lerini keşfe başladık. Önce 25 kilometre şehir dışındaki, Dubai Outlet Mall’a gittik. Zaten ne aldıysak buradan aldık. Sonra Deira City Center Mall yaptık. Elektronik olarak baktığım bir kaç şey vardı ama uygun fiyat ve ürün bulamadım. Akşama doğru hava kararırken Golden Souk, yani Altın pazarı denilen yere gittik. Şehrin eski mahallesinde bir kaç caddenin üstünü tahta ile örtüp bir nevi Kapalıçarşı havası yaratmaya çalışmışlar. Bunun daha otantiğini Tunus’ta ve hatta Katar’da görmüştük. En otantiği ise sanırım Fas’tadır.

Hava kararınca sahilden şu bilmem kaç yıldızlı otelin olduğu yere gittik.

Otele dönerken yolda gördüğümüz saray gibi bir AVM’ye girdik. Süpermarketin yiyecek kısmında envai çeşit, güzel sergilenmiş, lezzetli görülen ürün vardı. Bir dolu yiyecek, içecek bir şeyler alıp otelde yedik. böylece Dubai’de ilk günümüzü tamamladık.

Bir Cevap Yazın