Santiago, ikinci gün

Bugün kararlı bir şekilde turistlik yapmak için evden erkenden çıktım. İlk olarak Plaza Armas’a kadar yürüyüp yeşil hat ile Quinta Normal’a gittim. Burada büyük bir park var. Parkın içindeki Doğa Müzesi kapalı imiş, ben de parkta şöyle bir tur atıp asıl görmek istediğim, hemen parkın karşısındaki Memorial Müzesine yöneldim. Bu müze yeni olduğu için rehber kitaplarda, haritalarda bahsedilmiyor.

Yazılarından anladığım kadarıyla geçen hafta burada olan Varuna gezgin ekibi, Allende müzesine gitmiş, kapalı olduğundan geri dönmüşler. Bence aslında asıl görülmesi gereken bu yer. Bir kaç sokak yakında. Eski sosyalist başkan Michelle Bachelet zamanında açılmış. Şimdi eve gelen arkadaşım Maria, belediyenin verdiği haritada olmamasını siyaset olarak nitelendiriyor.

Bu anı müzesi Gerçekleri Araştırma Komisyonun Pinochet diktatörlüğü zamanındaki olayları araştırması sonucu elde edilen bulguları sergilemek ve o dönemi yeni nesillere aktarmak için kurulmuş. Girişte değişik ülkelerden bu çeşit komisyonların yayınladığı sonuçlar da sergileniyor. Almanya bile var ama tahmin edebileceğiniz gibi, Türkiye pirû pak tertemiz bir ülke olduğundan bu konuda bizden bir şey yok.

Özellikle, Allende’nin son anlarının, son konuşmasının olduğu giriş bölümü çok etkileyici. İşkenceler ile ilgili bölümler insanoğlunun bazen ne kadar insanlıktan çıkabileceğini gösteriyor. Şimdi, yıllar sonra o insanlık dışı eylemleri yapanların bunu basit çıkarlar, bir hiç uğruna yaptığını görmek daha acı. Bu durumların dünyanın bir çok bölgesinde başka biçimlerde tekrar ettiğini bilmek ise daha da acı.

Müze gezmeye devam

Memorial’dan ayrıldıktan sonra metro ile tekrar merkeze döndüm. Bellas Artes’de inip müzeyi gezdim. Oradan, Santa Lucia tepesine çıktım. Bu bölüm öğle sıcağında biraz zor oldu ama turistlik görevini tamamlamak uğruna katlandım.

Sonra bu kadar yeter diyerek Allende’nin son mücadelesini verdiği Moneda Sarayı tarafından yolu biraz uzatarak eve döndüm.

Evde biraz dinlendikten sonra yine çıkıp biraz akşam, iş çıkışı ortamını görmek için merkezde dolaştım.

Eve döndüğümde Maria da geldi ve yeni bir doğum günü var dedi. Okuldan bir arkadaşı imiş. Üç kez metro değiştirerek benim için şehir dışı, Maria için merkez olan bir mahalleye gittik. Sonradan Google Maps’ten ölçüm, merkeze uzaklık on iki kilometre imiş. Yani Taksim – Bakırköy arası gibi.

Şili’de bir doğum günü

Tek katlı ufak avlulu bir ev, daha çok aile ortamı, ızgaralar falan yapmışlar. Pisco, Şilinin milli içkilerinden, 35 derece, Cola ile karıştırıp, Piscola diyorlar. Burada gezmeyi seven bir teyze ile muhabbet ettik, bana Şili yakın tarihi ile ilgili bir sürü şey anlattı. Böylece Şili’de tipik bir ev ortamı, doğum günü olayını görmüş oldum.

Gece iki gibi evden çıktık. Biraz garibime giden, biz de olsa, birileri seni götürür, geç oldu, sizin ev uzak, burada kalın falan derdi. Maria’ya sordum, niye ki dedi, dönüyoruz işte. İşte de, gece yarısı, durağa kadar bayağı karanlık yerlerden gittik, otobüs serseri dolu falan, ne bileyim. Bizde aşırı misafirseverlik bazen can sıkıcı oluyor ama bunlarda hiç yok. Bu da böyle bir dünya.

Şansımıza hemen bir otobüs geldi. Bizi Moneda Sarayına kadar götürdü. Oradan kalan kısa mesafeyi taksi ile gittik. Maria her ne kadar, “güvenli, bir şey olmaz” dese de sürekli tetikte durmasından, sağı solu kollamasından, durumun öyle olmadığı anlaşılıyor. Zaten konuştuğum herkes önce bu konuyu açıyor. Görünüşe göre Santiago güvenli kabul ediliyor ama insanlarda genel bir tedirginlik var.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Bir Cevap Yazın