Dün Ceiba’dan Tegucigalpa’ya geçtik. Cristina firmasının otobüsü yine Brezilya eskisi bir Marco Polo idi. Yolculuk fena geçmedi.
Kısa adıyla Tegus’da kalınacak iki bölge varmış. Ertesi gün hemen yola devam edeceğimiz için Tica Bus bölgesini tercih ettik.
Buralarda iki başkent Tegucigalpa ve Managua için görülecek hiç bir şey yok diyorlar. Lonely Planet’te bu konuda hem fikir.
Bir de Tegus için çok tehlikeli deniyor ki, bu Orta Amerika’da bulunan tüm başkentler için geçerli.
Yolda şoföre Tica Bus’a nasıl gideriz dedim. Taksiler tehlikeli, Cristina şirketinin terminalinde anlaşmalı taksiler ile gidin 180L alırlar dedi. Ama sonra biraz abarttığı ortaya çıktı. Şoför bir ara öndeki adamla konuşuyordu. Honduras’ta Irak’tan çok adam öldürülüyor diyorlardı.
Cristina’nın terminaline varınca gişedeki elemana Managua’ya nasıl gideriz diye sordum.
Üşenmedi, bir kağıda adresleri ile hepsini yazdı.
Transita, 5.00am; Tica Bus, 9.30am; King Quality, 5.00am
Bunların içinde en ekonomik olanı Tica Bus dedi. Kalacak yer içinse Tica Bus terminalinin biraz ilerisinde Los Pinares oteli var. Tüm yabancılar orada kalır diye ekledi.
Şehir merkezine dolmuş var mı? ek bilgi için sordum. Evet yolu geçin, karşıdan geçiyorlar dedi. Şoför gibi hiç tehlike, illa taksi ile gidin demedi.
Sonra dışarıda bekleyen bir taksiye önce Tica Bus’a gidip bilet alacağız, sonra Los Pinares otele kaça dedim. Adam başı elli diye normal fiyatı söyledi.
Taksi ile önce Tica Bus’a uğradık. Bilet 20 dolar. Sonra Los Pinares otele geçtik ki, hemen köşede imiş. İki kişi banyolu bir odaya 250 lempiras verdik. Tv’li, fanlı odalar daha pahalı idi. Ama girişteki ucuz oda da bayağı serin idi, fan gerekmedi.
Tica Bus’dan bilet alırken yine bu tehlikeli mevzunu sordum, eleman abartıyorlar, o kadar da değil dedi. Oteldeki kadın da şehir merkezine kadar yürüyün sorun yok dedi. Sadece, klasik üzerinde çanta, fotoğraf makinesi, fazla para taşıma, bir de gece dokuzu pek geçirme, uyarıları yaptı.
Ama tembellik yaptık, yemek için merkeze yürümedik. Çevreye baktık. Resepsiyoncu kadın çevrede yemek yenecek yer yok demişti. Çünkü bu insanlar bizim için bu gringolar hamburger, pizzadan başka bir şey yemez diye düşünüyorlar. Oysa tam karşıda sokakta mangal kurmuşlar, dana eti pişiriyorlar. Mekan salaş, mahallenin tipleri rom, bira içiyor. Burada, geldiğimizde beri ilk defa kemirmeden, lezzetli et yedik. Bira içene tavuklu çorba ikram. Bir tabak et oldukça doyurucu ve 50L ediyor. Gringoyuz diye bize yarım tabakta acılıdan ikram yaptılar.
Bu sabah 9.30’da Tica Bus ile yola çıktık. Otobüs yeni, temiz. Muavin binerken sınırda 15 dolar ödenecek diyor, biraz sonra yola çıkınca da herkesten paraları topluyor. Vermek istemeyen biri sınırda mecburen verdi. Bu 15 dolar; 10 dolar turist kartı, 2+1 vergiler, 1 dolarda otobüs şirketi için, anladığım kadarıyla. Nicaragua giriş damgası pasaporta değil turist kartına basılıyor.
Otobüs Leon’dan geçiyor, kızgın lavların üzerinde kaymak ve koloniyal bir şehir görmek isteyenler, yolda inebilir.
Öğlen Nikaragua’nın başkenti Managua’ya vardık. Tica Bus bölgesinde bir sürü kalacak yer var. Dulce Sueño dolu idi, hemen bitişikte bulunan isimsiz pansiyonda 16 dolara bir yer bulduk. Kadın İnternet pahalı fiyatta daha inemem dedi.
Sonra yürüyerek İnter plaza alışveriş merkezine gidip ATM’den para çektik. Fotoğraf makinesi sordum. Ciudad Jardín denilen yerde, La Curacao’un içinde Radio Shack var, orada bulursun dediler. İki katı para verip 270 liraya dandik bir Olympus aldım. Satıcı kızlar, gece oldu, bu sokak sakat, hemen kapı önünden bir taksiye binin dediler. Dediklerini yapıp, otele bölgesine döndük. Burası rahat, gece dokuz buçuğa kadar sakinmiş.
Yarın erkenden Corn adasına gitmek için yola çıkacağız.