Addis Ababa

Sabah Etnografya müzesine gitmek için minibüse bindik. Önce bildiğimiz Bole’ye gidelim, oradan bakarız dedik. 10 bırr ücreti ödedik şehir merkezine doğru yola çıktık. Ama muavinin “Bole, Piazza” diye bağırdığını anlayınca “Piazza’ya gider mi?” diye sordum. Muavin tamam dedi ama biraz sonra kıvranmaya başladı, bir şey söylemek istiyor ama beceremiyor. Piazza, Bole’den bir 5 kilometre daha ileride mesafede, derdini anladım, öndeki iyi giyimli, Pazar sabahı kiliseye gittikleri belli, iki çift de yardım etti, beşer bırr ekstra ödedik, olay tamam oldu.

Pazar günü ayine böyle beyazlar ile gidiliyor
Pazar günü ayine böyle beyazlar ile gidiliyor

Piazza’ya varınca Etnografya müzesini sorduk, kimse bilmiyor. Haritada üç kilometre gözüküyor. İki zabıta kadın yardım etmek istedi, bizi minibüslere yönlendirdi. Ama minibüscülerle bir türlü anlaşamayınca yürümeye karar verdik. Yolda “Blue Mosque” Mavi Camiyi geçtik. Girişe geldik, görevliler bizi ileri yönlendirdi. Yolun sonunda bir kilise var, haritada onun içinden bir yol gözüküyor ama duvar örmüşler kapalı. Köşedeki kafede wifi var, oturduk bir kahve içerken bu sefer google map’ten baktım. Evet müze orada ama bir türlü giremiyoruz. Oradaki insanlara sorduk kimse bilmiyor. O an aklıma binanın eskiden Haile Selasiye evi olduğu geldi. Bir de öyle sorunca olay anlaşıldı..

Kilisede dua eden kadın
Kilisede dua eden kadın

İnsanlar Etnografya falan tarafını anlamıyor, müze kısmını duyunca bizi meşhur Lucy’nin bulunduğu Ulusal müzeye yönlendiriyor. Tekrar haritada görülen girişe döndük, bu sefer soruyu doğru sorduk, görevliler pasaport kontrolu yapıp bizi içeri saldılar.

Müzeye geldik, giriş ücreti 100 bırr (15 lira) üstüne de elektrikler kesik. Haliyle girmedim. Diğer çıkıştan çıkıp Karl Marx anıtı önünde bir fotoğraf çektirip “National Museum” Ulusal müzeye yollandık.

Lucy'nin başı
Lucy’nin başı

Ulusal müzenin giriş ücreti daha efendice, 10 bırr (1.5 lira). Burada da elektrikler kesik ama Lucy’nin bulunduğu alt katta jeneratör var. Gezerken elektrikler geldi. Müze 4 kat, bence ziyaret etmeye değer. Sırf 3.2 milyon yaşındaki Lucy’i görmek için..

Müze ziyareti sonrası dolmuşlar için aşağı yürüdük. Amacımız Haya Huele bölgesine gitmek. Lonely Planet bu bölgede ucuz ve temiz oteller olduğunu yazıyor. Hem de biraz şehir merkezine yaklaşalım diyoruz. O kargaşada bir şekilde kendimizi Kazanchakis minibüsüne attık, fiyat komik, 1,5 bırr.. Kazanchakis’ten aşağı dolmuş yok, tabanvaya devam.. Bir üç kilometre yürüme ile Leyland bölgesine geldik. Hemen köşede wifi ve kahvaltı dahil 600 bırr çift kişilik bir oda bulduk. Daha sonra çok basit, 250 bırr’a single oda falan derken. G.W Pension’da karar kıldık, single oda 300 bırr. Ancak avluda zar zor çeken bir wifi var. En azından mesajları falan alabiliyoruz. Ertesi güne gelmek üzere anlaştık. Kız “gelin, yer varsa kalırsınız” dedi.

Şehirden bir görüntü
Şehirden bir görüntü

Oda işini de halledince Bole tarafına doğru yürüdük. Bu yürüyüş de en az üç kilometre falan. Alışveriş merkezlerinin olduğu modern bir merkeze geldik. Angla Burger denilen bir yerde bir burger menü yedik. Burgerini pek beğenmedim ama bayağı büyüktü, zar zor bitirdim.

Fiyat; adam başı 100 bırr.. yani 15 lira, bunu ortalama yemek fiyatı olarak yazabilirim, dün ve daha sonra geleneksel esnaf lokantaları tarzı yerlerde yedik, hesap üç aşağı beş yukarı hep aynı oldu.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

2 Yorum

Bir Cevap Yazın