Yine unutuldum.. bu kaçıncı oldu bilmiyorum. Sabah 7:30’da seni hostelden alacağız dediler. Depar saati bir on dakika geçince, Kaşif’e “patronu ara, galiba beni unuttular” dedim. Yok şimdi gelirler falan derken, telsizle merkezi aradı. Motosiklet ile buraya getir demişler. Rainbow otele gittim. Patron “benim salak çalışanlar not almamışlar” dedi. Minibüs gittiği için beni kendisi bıraktı. Neyse feribotun kalkmasına yarım saat kala yetiştik. Bu limanda Malezya’dan çıkış yapılıyor. Gittiğimiz yer Satun limanı, artık Tayland..
Uzakdoğu, Güney ve Orta Amerika’da otobüs, feribot seyahati demek genellikle klimalar yüzünden soğuktan titremek anlamına geldiği için el altında her zaman bir sweatshirt, ince bir mont benzeri bir şey bulundurmak lazım, bu vesile ile bunu bir daha belirteyim.
Tayland again..
Bir buçuk saatte Satun limanına vardık. Bir tane pasaport gişesi var, görevli vizeye baktı. “Nereye gidiyorsun” diye sordu. Damgayı bastı. Çıkışta Rainbow otelden verilen zarfı gösterdim. Ortaya masa atmış, rasta saçlı birini gösterdiler. O beni bir dolmuş pikapa bindirdi. Seni saat 10’da kalkacak Krabi otobüsüne bırakacak dedi. Dolmuş şoförü terminale varınca bilet satan bir hatunu çağırdı. O da “1 numaralı peronda bekle, birazdan bileti getiririm” dedi. İşte böyle, biraz fazla verip paket alınca, her şey tıkırında gidiyor. Merak ettim, kadına otobüs bileti ne kadar diye sordum, 230 baht dedi.
Otobüs vaktinde kalktı, yaklaşık bir beş saat sonra Krabi’ye vardık. Muavin sadece biz turistleri nedense otogara girmeden köşede indirdi. Hemen bir kaç kişi geldi, Ao Nang’a gidiyorum deyince 150 baht fiyat çektiler. Bir tanesi motosiklet ile götüreyim diyor, 10 kilometre.. Onları takmadım, otogara doğru yürüdüm. Bu arada otobüs herhalde otogara giriş yapmayacak, hani para falan veriyorlar ya, o yüzden bizi köşede indirdi diye düşünüyordum ki.. bir baktım o da benimle birlikte içeri giriyor. Büyük ihtimal bize patates bilet kestiler. Nasıl olsa hem sistemi bilmiyoruz. Hem de kargacık burgacık Tay yazısını anlamıyoruz. Bir de biz turistler bu tür yolculukları genelde acentalardan paket alıyoruz, içinde çoğu zaman feribot falan da oluyor. Kadının beni otogarda neden gişeye yanaştırmadığı “git peronda bekle” dediği de anlaşıldı. Burada otobüs firmalarının çoğu devlet işletmesi, yani aradan götürüyorlar..
Otogarda baktım Ao Nang yazan bir pikap var, ona yaklaştım. Şoför 60 baht dedi, bindim, bir kaç turist daha geldi yola çıktık. Adam şehir içinde bir tur atıp yolcu toplamaya çalıştı. Ao Nang yakınlarında Tay bir genç indi. Şoförün arkasındaki camdan baktım, 20 baht verdi, 10 baht para üstü aldı. Acaba fiyatı yanlış mı anladım? Müslüman Tay vatandaşıdır bilir diye yandaki türbanlı hatunlara sordum, ama Malezyalı imişler, 60 baht dediler. Yani en fazla 20 baht olan yol, turistlere 60 baht, anladık ama kuzu kuzu parayı da verdik.
Ao Nang
Ao Nang’a geldik, bildiğin turistik kasaba, dizi dizi restoranlar, hediyelik eşya dükkanları, masaj salonları.. tahmin ettiğimden daha büyük. Ana yolun sonuna doğru ise yaldızlı kubbesi ile bayağı büyük bir cami. Halkın çoğunluğu Müslüman gibi, tam sayıyı bilmediğimden yanlış olmasın.
Sleepers hostelin tam önünde pikaptan indim. Hostel şu ana kadar kaldığım en rahat yerlerden biri. Sadece koğuşun çoğunluğu Alman, kaldığım süre içinde Almancanın o adamı kıl eden sesleri dışında sıkıntı olmadı. Alt katları perde ile kapatıyorsun, iki gün üst ranzada kaldıktan sonra alta geçtim. Almanlardan izole olunca süper oldu. Her ranzada lamba ve fiş var. Büyük demir kafes gibi lockerlar var ve odalara anahtar ile giriliyor, yani güvenlik tam. Gayet kaliteli bir havlu veriyorlar. Klimalar buz gibi ama kalın bir yorgan vermişler, beyaz, tertemiz. Duşların ve tuvaletlerin sayısı bol ve şampuan, duş jeli var. Bu fiyata, 300 bath, bu kalite çok iyi.
Gece hayatı
Burada genel olarak iki nokta var. Biri, Center Point, burada giriş bölümünde normal barlar var, genelde çiftler, arkadaş grupları takılıyor. Üst katta iki tane “Go Go Bar” var, ama müşteri yok. İki, üç gün akşam üstü, gece çok geç vakitler yürüyüş yaparken bunları tek tek maliye müfettişi gibi kontrol ettim. Çok geç saatlerde bir kaç Arap, Hintli o kadar. Anti parantez belirteyim Go Go Bar striptiz şovların yapıldığı yer. Genelde Türkiye’de “Ping Pong Şov” ile karıştırıyorlar. Bir ara bu konuları geniş yazayım diyorum da bakalım.. En üst katta bir tane disko tarzı bir yer var, sadece hafta sonu Tayca müzik eşliğinde sallanan lokal apaçi gençler ile doldu.
İkinci yer RCA, burada herhalde on beş tane falan “Girly Bar” var. Bu nedir diye sorarsanız, bira içip kızlarla İngilizce’nin el verdiği kadar sohbet ediyorsun, kıza bir içki ısmarlarsan daha samimi oluyorsun ve nihai hedefe doğru adım adım yaklaşıyorsun. Neyse burası benim hostelin yolu üzerinde idi, her geçişte baktım, iki kere de sokağa girdim.. Orası da hep boş. Son gece geçerken baktım, müşterisizlikten kızlar hırs yapmışlar kendi kendilerine parti yapıyorlardı. Girişte canlı müzik yapan bir yer var ama çalan grubu beğenmedim.
İnternet’te bu Ao Nang plajının, Pattaya ve Phuket Paton plajından sonra çapkınlık yapmak için üçüncü sırada olduğunu yazıyorlar ama sadece adı kalmış. Geçen sene Phuket’de aynı şekilde idi. Girly Barlar bom boş idi.
Neyse burayı geçince, bir “reggae” bar var, orası her akşam dolu idi. Karşısındaki barda fena değildi. Sahil tarafında da bir kaç canlı müzik yapan yer vardı. Yukarıda yazdığım yerlerden hiç birinde oturmadığım için fiyatlar hakkında bir şey diyemiyorum. Çalan grupları beğenmedim. Anlaşmış gibi hepsi Stand by Me, Hotel Kaliforniya çalıyorlardı, baygınlık geldi.
Yeme içme durumu
Nedense restoranların çoğunluğu Hintlilerin eline geçmiş, onlar da dayanmışlar fiyatlara. Yemek yenecek çok yer var ve gördüğüm normal bir akşam yemeğini adam başı ortalama 50 liradan aşağı yemek kolay değil. Bu bir haftalığına tatil için gelen Avrupalılar için bedava, ama benim gibi beş ay yollarda isen çok kazık. Ben de çoğu kez Pad Thai’nin ucuz ve kaliteli olduğu Massaman restoranda yedim. Bir porsiyon deniz ürünlü Pad Thai 90 baht yani 9 lira. Bir de ufak bira 70 baht. Üstüne 7Eleven’dan yoğurt, fıstık, yeşil çay 🙂 gene yirmi lirayı buldu.
Ao Nang plajı
Ao Nang plajı büyük, nefis bir kumsal ama su o kadar berrak değil, aynı Langkawi gibi. Ortayı teknelere ayırmışlar, insanlar özellikle sol köşedeler. Girdim, yüzdüm. Ben ömrü hayatımda bu kadar sıcak bir deniz görmemiştim. Bunu söylerken yedi düvelde denize girmiş biri olarak söylüyorum. Geçen sene Endonezya için sıcak falan diyordum ama bu içine yumurta at haşlansın, o derece. Serinlemek için hemen kendimi dışarı attım.
Burada, kuzeybatı yönünde, yürüme mesafesinde bundan ayrı bir plaj daha var, Nopparat Thara. O da büyük bir plaj ve uzaktan gördüğüm kadarıyla o da aynı, kumlu, çamurlu. Bu iki plajı bir kara parçası ayırıyor. Aynı güneydoğu tarafında Railay ve Phra Nang plajlarında olduğu gibi.
Railay ve Phra Nang plajları
Bir gün de Railay plajına gittim. Bilet gişesi Ao Nang’ın öbür ucunda, gidiş dönüş 200 baht. Railay Beach şu meşhur kaya tırmanışlarının yapıldığı yer. Yani giderken bütün bildiğim bu kadardı. Tekneye bindik, bir plaja geldik, herkes iniyor, ben de iniyorum. Kayıkçı anlaşılmaz şivesi ile bir şeyler diyor. Adamı sonunda, sona kalan bir İngiliz çift ile anladık, meğer burası Phra Nang Beach’miş. Hayda, bayağı da güzel görünüyordu, yani en azından su gene kumlu ama dibi görünüyor. Neyse kayıkçı bizi geri götürdü Railay Beach’te indirdi. Burası da fena sayılmaz. Sonra haritaya baktım, Phra Nang’a geçiş kolay. Denize girmeden önce buraları biraz karadan keşfedeyim dedim. Tabelaları izledim, bir mağaraya geldim. Giriş ücreti 100 baht dediler, çok mağara gördüm hepsi birbirine benziyor diyerek girmedim. Asıl amacım dün Arjantinli bir elemanın söylediği View Point’i bulmak. Sonra Phra Nang East plajına geçtim. Mangrove’ları fotoğrafladım, sonuna kadar yürüyüp, geri döndüm.
Oradan sarkıtlı dikitli karstik kayaların arasından Phra Nang West’e vardım. Kaya tırmanışçılarını izledim, yapmaya gözüm yemedi. Aslında ip ile bağlısın, düşme diye bir şey yok ama sanırım biraz antrenmanlı olmak lazım. Burada “penis” sunakları var, her zaman olduğu gib bereket kültü, herkes gibi duamı ettim, şaka şaka sadece fotoğraf çektim ama ellerinde çubuklar dua etmeye gelen Batılı turistler bana biraz komik geldi. Rehberlerin işleri..
Sonra denize girdim. Sarkıtlarla dolu o kayanın altında yüzmek güzel, kaya gölge yapıyor. Ama şu an bir deprem olsa, Karayip Korsanları filminde olduğu gibi sarkıtların insana saplanmaması işten bile değil diye düşündüm ve altında yüzmeye devam ettim.. Sonra View Point’e giden yolu aradım, birine soracaktım, o tepelere tırmanacak kadar enerjim olmadığını hissedip Railay Beach’de de biraz ıslanayım dedim. Bu arada gel-git’den dolayı deniz çekildi, bayağı uzaklaştı. Sonradan Arjantinlinin facebook’ta fotoğraflarını gördün, o View Point’e ulaşmak için ciddi ciddi kaya tırmanışı yapıyormuşsun, yani yolu bulsam da çıkamazdım zaten.. Deniz kum güneş derken akşam oldu, hava yağmura döndü. Bu mevsim böyle sabah günlük güneşlik, akşama doğru delicesine bir yağmur yağış.. Gerçi çok sürmüyor, bir döküp gidiyor.