Dumaguete’de bir ayı doldurunca, daha önceki yıllarda iki kez yakınlarına gelip ama gitmeye üşendiğim Oslob’un şu meşhur Whale Shark’larını bu sefer göreyim dedim. Dumaguete Pazar yeri yani Mercado köşesinden ederi 11 peso olan jeepney’e bindim, son durak Sibulan iskelesinde indim. Karşıya, Negros adasından Cebu adasına geçeceğim. Limanda baktım herkes bileti Fastcraft yazan yerden alıyor, ben de oradan aldım, bilet ücreti on peso vergi dahil, 62 peso. Yanındaki Pumpboat fiyatı ise yine vergi dahil 45 peso idi ve o an kalkış saati idi. Kimse oradan almadığına göre vardır bir nedeni diye düşündüm, sormaya da üşendim. Yerel insanları gözlemek her zaman işe yarar. Elbette doğrusu, sormak. Çoğu zaman gideceğim yerden emin olsam bile double-check için bir daha sorarım.
Bileti alınca yandaki eleman bana bir numara verdi ve karşı tarafta otobüsün bekliyor dedi. Olayı tam anlamadım ama hadi hayırlısı deyip numarayı aldım. Karşı iskele Liloan’a geçiş sanırım yarım saat falan sürdü, sonuçta on kilometre bir mesafe.
Tekneden indiğimiz yerde iki değişik firmanın otobüsü bekliyordu. Üzerinde numara yazan ufak kağıdı gösterdim, Ceres firmasının sarı otobüsünü işaret ettiler. Aslında gideceğim yer o kadar uzak değil, 10 kilometre bir şey. Zaten muavin Cebu’ya gitmediğimi duyunca biraz hayal kırıklığına uğradı.
Bu arada gideceğim yeri Oslob diye biliyordum ama limanda balina afişlerinde Tan-awan yazdığını gördüm, maps.me’ye baktım. Orada da aynısı yazıyor. Tan-awan’a gidiyorum dedim. Bana 30 pesoluk bir bilet deldi.
Bir yerlerde okuduğuma göre bu balina besleme olayına Uluslararası hayvanları koruma ve kollama örgütleri fena halde karşı. Mesela, gezginlerin kutsal kitabı Lonely Planet bazı yıllar buradan hiç bahsetmiyor, sanki yokmuş gibi davranıyor. 2015 sayısında ise sadece eleştirel bir açıklama koymuş.
Tan-awan’da otobüsten indim, hemen yol kenarında oturan bir hatun, “oda mı arıyorsun?” diye sordu. Olayı fazla uzatmadan “how much?” dedim. Bin peso deyince “yok mu daha ucuzu?” diye sordum. “Dormitory, Sharky” diye cevapladı. Böylece biraz ilerideki Sharky’e 360 peso ödeyerek yerleştim. Sahibi giriş bilgilerini doldurunca, bugünlerde bayağı Türk geldi buraya diye ekledi. Balina köpek balıklarını izleme ise ertesi gün, sabah beş çeyrekte imiş, ücreti ise 1000 peso. Daha sonra baktım bu resmi fiyat imiş.
Balina köpek balığı tropikal sularda yaşayan, ortalama 9 metre boyunda zararsız, tembel bir hayvan diyerek bir vikipedi bilgisini araya sokuşturayım ve yazmaya devam edeyim.
Yatağa eşyalarımı koydum, üst katta Fransız bir kız var. O da yeni gelmiş. Hadi bir çevreyi dolaşalım dedik. Karayolu boyunca devam ettik. Yol kenarında evlerin önlerinde Filipinliler paso içiyorlar, San Miguel, Red Horse ve Tanduay. Çoğu bizi de davet ediyor. Hepsine sağ olun diyerek hava kararana kadar yürüdük.
Balina köpek balıklarını (Whale Shark) ziyaret
Ertesi gün, sabahın karanlığına, beş çeyrekte asker gibi hazır olduk. Yanımıza sadece GoPro’ları aldık. GoPro ve türevleri gezginlerin zorunlu taşıması gereken alet edevatlardan biri olmuş, galiba sadece bir iki kişi de yoktu. Kayıkta havlu falan her şey yasak, rehber kız gözlüklerini de bıraksan iyi olur dedi ki haklı imiş. Gözü çok bozuk olanlar artık bir şekilde idare edecek. Tekneye binmeden tişörtleri de bazılarımız rehbere verdi. Dönüşte hostelin girişine asmışlar, oradan aldık. Bin pesoları ödedik. Bekleme alanına geçip sandalyelerde rehber kızın işlemleri tamamlamasını bekledik. Bu arada hava aydınlandı.
İlk çıkan teknelerle açıldık, kıyıdan öyle çok uzak bir mesafe değil, yüzerek bile ulaşılabilir ama yasak. Herkes can yeleklerini giydi, ben video çekerken daha rahat olur diye yüzerken çıkarmadım ama mecburi değil.
Teknelere binmeden önce kuralları hatırlattılar. Balinalara 4 metreden fazla yanaşmak, denize çöp atmak, flaş ile fotoğraf, video çekmek, balinalara yiyecek vermek ve dokunmak yasak. Bir balinanın etrafında en fazla 6 kişi olacakmış ama o kargaşada bunu kontrol etmek bayağı zor.
Neyse bazı tekneler sırf devasa balıkları besliyorlar, garibim balinalar ise maymun olmuşlar ağızlarını açmış bekliyorlar. Neyse ilk gördüğümüze hücum ettik. Bu arada bir anda bir balina ile burun buruna geldim. Kayıktan bağırdılar ama ne yapayım su adamı sürüklüyor. Uzaklaşma telaşı ile çekimler kötü oldu, ve lakin sonradan bir kaç iyi görüntü yakaladım da verdiğim paraya değdi.
Biz hemen balina izleme alanının bitişiğinde kaldığımız için sabahın altısında denize açıldık. Bu denizde çok insan olmaması açısından iyi oldu ama video ve fotoğraflar için ışık yetersiz kaldı. Özellikle GoPro ile fotoğrafların hepsi flu çıktı.
İki saat sonra tekrar oraya gittim, ortalık Çinli, Koreli kaynıyor, ana baba günü. Bir de gidecekler dikkat etsinler, hafta sonuna denk getirmesinler, yarı fiyat ödeyen Filipinlilerden dolayı kalabalık bir kaç kat artıyormuş. Bugün, pazartesi bile bayağı Filipinli ziyaretçi vardı. Neyse bu balinaları izleme işi bu şekilde bitti. Havanın kapalı olması kötü oldu ama ne yapalım, kader. Gerçi hava açık da olsa deniz fotoğraflarda gösterildiği kadar berrak değil, ayrıca belirteyim.
Filipinli ziyaretçiler demişken, bu Filipinliler gezmeyi, özellikle kalabalık gruplar halinde gezmeyi çok seviyorlar. Bu nedenle bir çok yerde odalar çok yataklı. Bazen bir, iki kişilik yer bulmak sorun oluyor yada özellikle hafta sonları dormitory’leri tamamen kapatıyorlar.
Tumalog Şelalesi
Öğleden sonra yine dünkü kız ile 4 buçuk kilometre uzaklıktaki Tumalog şelalesine yürüdük. Mesafe çok değil ama o sıcakta sırf yokuş çıkmak bazıları için biraz yorucu olabilir. Kızcağız yürümeye pek alışık değil, bir kaç kere soluklanmak için durmak zorunda kaldı. Alman Tobias gibi yürümek istemeyenler ise motor kiralıyorlar. Yolda yine köylüler tarafından bira içmeye, yemek yemeye davet edildik.
Şelale öyle ahım şahım bir şey değil, suyu bayağı yüksek yamaçtan damlar gibi akıyor. Önünde suyu bulanık büyük bir yüzme alanı var. Aslında o yokuşu çıktıktan sonra serinlemek için yüzmek iyi bir fikir olabilirdi ama pek gerek kalmadı, ortam damlayan sulardan olacak bayağı serindi. Bir Rus ekibi drone ile model çekimi yapıyordu, bol bol onları fotoğrafladık. Dönüş tahmin edebileceğiniz gibi daha kolay oldu, yokuş aşağı yürümenin üstüne bir de hafif yağmur başladı, hava serinledi.
Gerisi hostelde yazı yazmakla geçti. İnternet var ama ara sıra mesajları indiriyor sonra kesiliyor. Benim Globe hattım da çalışmadı. Denize girilecek bir hava da yoktu, taşlık falan ama plajda yüzülebilir.