Dumaguete

Sabah Bacolod ile Dumaguete arasında kalan Punto Bello’daki Artistic Diving’e WhatsApp’dan mesaj attım, yerler dolu dediler. Lonely Planet’ten burasının bölgedeki en ucuz konaklama ve dalış hizmeti verdiğini okumuştum. Hemen yakındaki Sugar Beach denilen yere gitmeyi düşündüm, ama git gel bir tembellik çöktü, doğrudan Dumaguete’ye gitmeye karar verdim. İyi ki gitmemişim iki gün dehşet yağmur yağdı, denize falan girilmezdi.

Tricycle ile Dumaguete otobüslerinin kalktığı Ceres South otobüs terminaline gittim. O kadar pazarlık yaptım 40 pesodan aşağı bulamadım ama sonra gördüm ki eleman haklıymış. Terminal pek yakın sayılmaz, yürüme kararından vazgeçmem iyi olmuş.

Delikli otobüs bileti

Filipinler’de çoğu zaman, özellikle bu bölgede Ceres firmasının otobüslerinde bilet içeride alınıyor. O nedenle her zaman biraz erken gelmek gerekiyor, otobüs dolunca dışarıda kalıyorsun. Bu durumda ya bir sonraki otobüsü bekliyorsun yada ayakta gitmeye razı oluyorsun. Dumaguete’ye kilometre çok yok ama yollarda kesintisiz yerleşim yerleri, inenler, binenler, motosiklet, tricycle falan altı saatte gidiliyor.

Muavin geliyor önce gideceğin yeri soruyor, dört nüsha ince uzun bilete bir sürü delik deliyor. Bir kopyasını sana veriyor. Sen o deliklerden “presyo” yazan yerden ne kadar ödeyeceğini görüyorsun. Muavinler, nedense genelde bir yarım saat bekliyorlar, sonra para toplama turuna başlıyorlar. Sonra bir yerlerde bir kontrol elemanı geliyor, sonra başkası, bu böyle devam ediyor. Bir keresinde iki saatlik toplam ücreti on lira tutmayan bir yolda bir an üç tane oldular. Otobüste on kişi var yok, sayıyorlar, topluyorlar çıkarıyorlar, ben bunlar hep fakirlikten diyorum..

Neyse 377 peso tutan ücreti kuruşu kuruşuna ödedim. Artistic Diving’ten mesaj geldi, ertesi günden itibaren yer var diyorlar. “Sorry” dedim otobüsteyim, değiştiremem artık. Aslında yolda inebilirdim ama ah bu tembellik, bir de yağmur..

Boulevard

Dumaguete’ye varınca yağmur arttı, burayı bildiğim için limanda indim. Bu ikinci gelişim. Geçen sene gelmiş, Harold’s Mansion’da kalmış, Apo adasında dalış yapmıştım. Dört günü de söylemesi eğlenceli Siquijor (Sikihor okunuyor) adasında geçirmiştim.

Bu sefer fanlı odalarının geceliği 400 peso olan Vintage Inn oteline gittim. Sonra yağmur dinince sokağa çıktım, yürürken “Anadolu” yazısını gördüm. Geçen sene burada bir arkadaşın tanıdığı Mustafa’ya rastlamıştım, yoğurt satıyordu, işi büyütmüş, ufak bir kebap büfesi açmış. Sonra diğer tanıdıklara ulaştım. Burada şaka maka ufak bir Türk popülasyonu oluşmuş. İkinci kebapçı bir ay sonra ben dönerken açılıyordu.

Arkadaşlar Dastraum otelin aylık fiyatlarının uygun olduğunu söylediler. Gittim on bin pesoya bir aylık bir oda tuttum. Odalarda klima ve TV var. Dastraum’da problem, tüm odalarda İnternet yok. Neyse bir kaç gün sonra modeme yakın bir odaya geçtim, olay çözüldü.

Bu seneki gezimin asıl amacı Tayvan, Kore ve Japonya. Oralarda ve Türkiye’de havalar soğuk olduğu için buralarda vakit geçiriyorum. Bir de İngilizce ders almak istiyorum.

Ertesi gün ders verecek bir hoca buldum. Bir okulda öğretmen imiş. Yaşlı başlı kadın, hoca diye günlük iki saati 200 peso dedim, hemen kabul edince biraz fazla söylediğimi anladım ama iş işten geçmişti. 15 günü yani üç bini peşin verdim, ertesi gün başladık. Bir de sözleşme imzalattı ama ona nüsha vermedim.

Beş altı ders ancak yaptık. Kadının sürekli bir işi çıktı, yok saatleri değiştirdi. Konsantrasyonum da kalmayınca, verdiğim paraların üstüne bir soğuk su içip bir daha aramadım, işin garibi o da aramadı. Zaten telaffuzu da pek iyi değildi. Geçen senelerde Baguio’da iki saati yüz pesoya yani yarı fiyatına bir öğrenci bulmuştum, bayağı verimli olmuştu.

Halo-halo, şekerli buz üzeri meyveli dondurma

Burada Uluslararası denkliği olan uzak doğunun ilk Amerikan üniversitesi Silliman University var. Arkadaşlar söyledi öğrenim gören Türkler de varmış. Filipinli bir kızla tanıştım, az buçuk Türkçesi var, ODTU’de okuyormuş, terör nedeniyle ailesi onu buraya getirmiş. Yani demem o ki, acele etmesem, üniversiteden canavar gibi İngilizce konuşan, daha ucuza razı olacak birini bulmam işten bile değildi. Sonra yine bir Amerikalı ile tanıştım, bana her gün yemek ısmarla, seninle konuşayım dedi. Bunu Skype üzeri yaparak hayatını kazanıyormuş. Sonuç olarak burada bir üniversite ortamı var. Yurt dışında üniversite okumak isteyenler için ucuz ve değişik bir alternatif olabilir. Yurt fiyatları da ucuz sanırım, bir yerde aylık yüz liraya öğrenciye oda diye bir ilan gördüm. Bir arkadaş mutfaklı falan ufak bir odaya 700 lira veriyor, ama bu fiyattan daha ucuzuna bulmak mümkün olmalı diye düşünüyorum. Bazen tam olayı anlayana kadar vakit geçiyor, çevreyi fiyatları zamanla tanıyorsun.

Gece yaşamı ve restoranlar

Yabancılar Dumaguete’yi daha çok sakin ve güvenli yaşamı ve deniz kıyısında olduğu için tercih ediyorlar. Tam bir emekli şehri. Öyle yoğun gece hayatı, eğlence arayanlara göre değil. İnsanlar akşamları sahil kenarında yürüyüş yapıyorlar. Merkezin bir buçuk kilometre kuzeyinde Lantaw, Hayahay gibi bazen canlı müzik yapılan güzel restoranlar var. Hafta sonları gençler o çevrede sokak partileri yapıyorlar. Şehir merkezinde ise bir üniversite şehri olduğundan bir sürü kafe var. Kaldığım bir ay boyunca deniz manzaralı Infinitea favori yerlerimden biri oldu. Abby’s’de fena değildi, et yemekleri tatlı değil, ortamı sakin.

Hayahay’dan bir balık yemeği

Why Not ise özellikle yabancıların rağbet ettiği disko, hafta içi canlı müzikte var. Bir bira 55 peso, yani 4 lira. Bir bira al bütün gece takıl. Türkiye’de böyle bir şeyi hayal bile edemezsin. Hafta sonları 70 peso giriş ücreti var ama bir içki dahil. Büyük bir Red Horse alınca giriş bedavaya geliyor. Çarşamba, canlı müzik olduğu günler tek şişe satın alınamıyor, 99 pesoya iki bira almak zorunlu. Diğer disko ise Prime, giriş ücreti daha fazla ve genellikle gruplar halinde gençler takılıyor. Anti parantez hem kendi hem genel bir gözlemi belirteyim, Dumaguete kızları, Luzon, Cebu gibi yerlere göre bayağı tutucu. Kaldığım bir ay süresince gelip, iki üç günde hayal kırıklığı ile burayı terk eden çok yabancı gördüm 🙂 tabi bu dediğim orta yaş üstü için geçerli..

Dumaguete şehri

Negros Oriental’in il merkezi Dumaguete’nin nüfusu 130 bin kadar, bölgede en az fakirliğin olduğu şehir olarak biliniyor. Sloganı ise “nazik insanların şehri”.

Dumaguete hakkında ilginç bilgiler vermeye devam edeyim, bu şehirde taksi yok, sadece tricycle var. Tricycle ile Tuktuk arasındaki fark. Tuktuk’da motosiklet tam ortada, oturulan yer arkada. Tricycle’da ise motosiklet oturma yerinin yanında. Şahsi fikrim Tuktuk daha bir kullanışlı. Fiyatlar her yer 8 peso ama yabancı olunca bu çoğu zaman işlemiyor, bir onluk atıyorsun.

Diğer ilginç olay ise motosiklet kullanıcıları kask kullanmıyorlar, geçen yıllarda zorunlu olmuş, halk ayaklanmış. Yerle yönetim de geri adım atmak zorunda kalmış. İnsan oğlu bir garip; üç kuruşa çalışır, sigorta sağlık hakkı olmaz, ses çıkarmaz. Belki de hayatını kurtaracak bir şey söylerler; isyan eder.

Burada bir evde full time hizmetçilik yapan bir kız, yemek, çocuk bakımı, temizlik yani bildiğin köle, aldığı ücreti aylık 220 lira dedi. Hemen hemen on iki saat çalışan garsonlar 450 lira alıyor, yine Jollibee’de takım şefi olan bir kız 650 lira maaşa çalıştığını söyledi. Filipinler ucuz bir ülke mi? bir AVM, bir restorana girince fiyatlar o kadar da ucuz değil. Mesela baktığım şeylerden bir örnek vereyim, Türkiye’de Defacto’dan 30 liraya iyi bir chino pantolon alırsın, burada dandik ötesi mallar 120 lira. Hele Uluslararası markalar daha da pahalı.

Şehrin tam göbeğinde bulunan Lee Plaza gerek fiyatları, gerek konumu ile insanların en çok rağbet ettikleri yer. En alt katta, süpermarket bölümünün yanında, ekmek bulunabilen ufak bir pastahanesi var. En üst katta ise yemek bölümü. Şehrin tek AVM’si ise Robinson Place, çok büyük değil ama idare eder. Biraz merkezin dışında, yürüme bir yarım saat. En iyisi tricycle ile gitmek.

Dumaguete’de havaalanı var, direkt uçuşlar sadece Manila’ya ve pek pahalı değil. Cebu’ya ise Ceres otobüsleri ile altı saatte gidiliyor. Tam detaylarını bilmiyorum ama Manila, Cebu, Bacalod, Taglibaran gibi yerlere feribot seferleri var.

Yemek durumları

Chowking’de karın doyuracak bir menü on lira. Fastfood olmasın, biraz düzgün yer olsun dersen ortalama bir menü 20 liradan başlıyor. Nasıl besleniyor insanlar, bir buçuk liraya bir noodle alıp içine sıcak suyu koyup yiyorlar. Tencere yemekleri yok mu? Elbette var. Çok şeker koymazlarsa bizim tatları yakalıyor. Fiyatları da ucuz ama porsiyonlar kuş kadar. Bol pilav az etli yemek ile durumu idare ediyorlar. Özellikle tas kebabı, haşlama çeşitleri her yerde bulunabiliyor, bir problem, saatlerce sıcakta tencerede bekleyen yemeği güvenle yiyebilmek. Özellikle sebze meyve olayı çok kötü. Domatesler ufak ve kayış gibi. Pazarlara gittim, çok fazla çeşit yok. En ucuz şey muz ve pazarın yarısı yemeklik, kızartmalık muz satıyordu. En çok yenilen nesneler ise balık ve tavuk. Tavuğun ayağı kızartılıp yeniyor. Ben denemedim ama Fransız bir kız denemiş, yiyememiş.

Kahvaltıda yenen kuru balık

Sabah kahvaltısında balık, genellikle ucuz olduğu için kurutulmuş balık ve pilav yani buharda haşlama pirinç yeniyor. Bu pilav her yemekte standart, insanlar da çok seviyorlar. Bizdeki ekmek gibi. Ben pilav istemem deyince garip garip bakıyorlar. Hatta bazen aralarında “bak yemeği pilavsız yedi” diye konuştuklarını duyuyorum.

Pazardan bir görüntü

Bir restoranda gördüm, ortaya bir kazan pilav boca edilmiş, etrafına tas kebabı dizilmişti. Artık olayı geliştirmişler, garson plastik eldiven dağıtıyordu. Burada çoğu zaman pilav falan hepsi elle yeniyor. Restoranlarda çatal ve kaşık veriyorlar. Bıçak asla bulunmuyor. Asla dedim ama bir kere denk geldim. Üstelik hiç alakasız bir yerde, Tan-awan’da, sokakta balık ızgara istedim. Çatal isteyince, bıçak da verdiler, dumur oldum..

Bu Dumaguete’de yenilmeyecek şeylerin başında yaş pasta geliyor. Ha özelikle aradığım bir şey değil ama bir iki kere denk geldi. Pasta kısmını yapmayı bilmiyorlar, sanırım kabartma tozu, karbonat diye bir şeyden haberleri yok, tamam ama, asıl öldürücü olan, pastada krema yerine doğrudan margarin kullanıyorlar, görünüşe aldanıp ısırınca mide bulantısı garanti.

Siquijor ve Apo adaları

Dumaguete’de yapılacak en önemli aktivite Apo adasında dalış. Dünyanın en güzel dalış yerlerinden biri deniyor. Ben geçen sene daldım ama mevsim itibari akıntı biraz fazla idi. Apo adasına şnorkel için de gidilebilir. Tekneler 15 kilometre mesafede olan Dauin’den kalkıyor. Bu Dauin civarında plajlar da var. Dağlarda ise termal havuzlar falan olan yerler var, gitmediğim için ayrıntıları bilmiyorum.

Tubod plajı, Siquijor adası

Kaldığım Dastraum otelin Siquijor adasında da bir yeri var. Bari aylık ücreti ödedim, bir hafta da orada kalayım dedim, kabul ettiler. Ama adaya gidince gördüm ki, otel şehir merkezinin biraz dışında, arka taraflarda bir plaj var ama pek içim sinmedi. Hava da kapalı. İki gün sonra gerisin geriye Dumaguete’ye döndüm. Adaya gidiş kolay Dumagute’den neredeyse saat başı feribot var, fiyatlar şirketine göre 130 ve 200 peso. Yolculuk bir buçuk saat sürüyor.

Siquijor adasına gidecekler için en iyi yer San Juan, merkezden bir yedi kilometre. Ayrıca adanın tek canlı müzik yapılan barı burada. Plajı da fena sayılmaz diyorlar, gitmedim, duyduklarımı söylüyorum.

Ben geçen sene Tubod plajına yakın Tori’s Backpacker diye bir yerde kaldım. Buranın çok güzel bir bahçesi var ama deniz taşlık (yada ben suyun alçak dönemine denk geldim, bilmiyorum). Sonuçta yüzmek için taşların üzerinde epey bir yürümek gerekiyordu. Olmadı yarım kilometre ileride Tubod Beach var. Buranın bir bölümü Milli Park statüsünde, yüzmek için para vermek gerekiyor, daha doğrusu şnorkel yapmak için. Yalnız deniz kestanelerine çok dikkat etmek lazım. Filipinler’e gelirken bir deniz ayakkabısı bulundurmak iyi olur diye geçen yazıda da belirtmiştim, hatırlatayım.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

4 Yorum

Bir Cevap Yazın