Tan-awan’da balina köpek balıklarını gördükten sonra bir de bunların minik kardeşlerini ziyaret edeyim dedim ve ertesi gün Moalboal’a doğru yöneldim.
Tan-awan’dan Moalboal’a gitmek için önce Bato otobüsüne binmek gerekiyor. Fiyatı 20 peso olan bu otobüsler sanırım her yarım saatte bir geçiyor çünkü dün karayolu boyunca yürürken bir kaç kere önünde Bato yazan otobüsleri görmüştüm.
Yola çıkınca çok beklemedim ve bir on dakika sonra otobüs geldi. Kanadalı bir kızla bindik ve muavine Moalboal’a gideceğiz dedik. Bato’ya gelince bizi Moalboal otobüsünün önünde bıraktılar.
Moalboal otobüsü hemen kalktı, iki saatlik bir yol ve 85 peso. Moalboal’a varınca Panagsama plajına gitmek için Kanadalı kızla ortak bir tricycle tuttuk. Yüz elliden başlayan fiyat biraz pazarlık sonrası 100 pesoya indi. Yollarda böyle aynı yöne giden bir insan bulmak iyi oluyor, masraf yarıya iniyor. Ama aslında gene de iyi kazıklandık. Sonradan öğrendim ki Filipinliler bu yola 20 peso ödüyorlarmış. Bunu bilmek iyi oldu, en azından dönerken bunu kullandım, tek başımaydım ve yine 150’den başlayan fiyatı 60 pesoya indirdim. Şimdi bu olay hemen hemen Amerika’dan Asya’ya hep böyle. Adamlar boş boş bekliyorlar ama fiyatı da aşağı inmiyorlar. Bir Filipinli gelse yirmiye gidiyor, onda sorun yok. Neyse turist olmanın kaderi bu, başa geldi çekeceğiz..
Şimdi niye Panagsama plajı.. İki ay önce şu an dünya turu yapan @letsgoturko’nun Filipinler hakkındaki yazısına bakarken, “Moalboal’de.. Binlerce sardalyanın arasında yüzerken” yazdığını okudum. Üç kere Filipinler’e gitmeme rağmen böyle bir şeyden haberim yoktu. Haritaya baktım Cebu’ya yakın, hemen not ettim. Fırsat olursa gidecektim ve geldim..
Geldim ama sardalyaların arasında nasıl yüzecektim. Tan-awan’da Fransız kıza sordum. Moalboal’da kalmış, ama oraya gitmemiş, tur almak pahalı diye düşünmüş. İnternet’te bir kaç yere baktım, yok dalış diyorlar, yok şnorkel turu, tricycle ile başka bir plaja gidiliyor diyenler de var.. Son gün, Lonely Planet’e bakarken sardalyaların 2013 yılında karşıdaki Pescador adasından kıyıya yakın konuşlanmaya başladığını okudum. Neyse hadi hayırlısı, bir gideyim, orada öğrenirim dedim. En azından Moalboal yerine Panagsama plajında kalmanın daha iyi olduğu belli oldu.
Kanadalı kız Backpacker Lodge’da rezervasyon yaptırmış, ben de yer vardır diye onunla gittim ama dolu dediler. Resepsiyoncu kız yan tarafa bak dedi. Yan tarafta Marina Lodge, Panagsama’nın en ucuz konaklaması 300 peso yazıyor, süper.
Marina Lodge’a girdim, sadece odalar var. Dışarı çıktım, sağa sola bakıyorum. Yahu bunun resepsiyonu nerede. Sonra karşıdaki Cabana Beach Club Resort’a sorayım dedim. Meğer aynı işletme imiş. Kız odayı paylaşırsan 300, tek kalırsan 500 dedi. Sonra odayı gösterdi. Oda bir metre kare var, yok. Tamam hayatım paylaşımlı odalarda geçti ama bu kadar dar mekanda iki kişi, hadi hatun kişi olsa neyse 🙂 En iyisi ben yalnız kalayım dedim. Gerçi pek yalnız da kalamıyorsun, duvarları yüksek kontrplak ile ayırmışlar, bırak yan odayı üç oda ötedekilerin nefes alışı bile duyuluyor.
Bir iyi tarafı Cabana Beach Resortun plajını, şezlonglarını kullanıyorsun. Güzel bir restoranı var. İki gece orada yedim.
Odayı aldıktan sonra kıza “sardalyalar” dedim. “Hemen burada” dedi. “Nasıl?” dedim “O kadar yakın mı?”. “Evet, şu teknelerin orada” diye 30 metre ilerisini gösterdi.
Eşyaları odaya koydum, bu sırada sabahtan beri yağan yağmur biraz kesildi. Denize atladım. Mercanları biraz geçtim. Baktım bir tekneden dalış yapıyorlar. Yaklaştım, su altında derin bir duvar başlıyor. Ve sardalyalar, sürüler halinde bir oraya bir buraya delicesine akıyorlar. Hemen GoPro ile kayıtlara başladım. Yeteri kadar kayıt yapıp, sardalyalarla yüzdükten sonra karaya geri döndüm, dönmemle de yoğun bir sağanak başladı.
Akşama yağmur kesilince köyü dolaştım. Sıra sıra oteller, restoranlar, barlar, dalış merkezleri. Plaj tam kum plajı değil ama deniz süper. Biraz kuzeye doğru plaj da var, on dakika falan yürümek lazım. Tricycle ile 3 kilometre mesafedeki White Beach’e de gidilebilir.
Ertesi gün yağmur devam etti, belki kesilir de yeni çekimler yaparım diye bekledim ama nafile. Deniz kenarında oturup yazı yazarak akşamı ettim. Marina Lodge’da kalmanın bir avantajı bu oldu, deniz kenarındaki tesisi kullandım. Sadece havuza girmek için ekstra para istiyorlar ama orada cillop gibi deniz dururken, o küvet kadar havuza niye gireyim.
Üçüncü gün Moalboal’a döndüm. Meşhur Kawasan şelalerine gidecektim ama yağmur dinmedi. Ben de geldiğim gün otobüsün bizi bıraktığı duraktan Ceres’in Cebu otobüsüne bindim ve Filipinler’in bu ikinci büyük şehrinin keşmekeşine katıldım. Aslında bu mevsim pek yağış olmaması lazım ama şansıma bu sene fazla yağdı. Geçen sene aynısı Meksika’da olmuştu. Gittiğim yere bereket götürüyorum ama farkında değiller 🙂 Neyse Filipinler’de iki ay bitti, buradan Malezya’nın Penang adasına uçacağım.